>G-T1PWPZ8J68
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Bir Liderin Vedası: Atatürk'ün son günleri ve 10 Kasım

Atatürk'ün son günleri ve 10 Kasım 1938'deki vefatı hakkında detaylı haber. Dolmabahçe Sarayı'ndaki son anları, anlatılan son sözleri ve hayatı.

Haber Giriş Tarihi: 09.11.2025 23:20
Haber Güncellenme Tarihi: 09.11.2025 23:50
Kaynak: NewsTurk
Bir Liderin Vedası: Atatürk'ün son günleri ve 10 Kasım

10 Kasım: Atatürk'ün son günleri ve Dolmabahçe'de vefatı

​Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün ebediyete intikalinin üzerinden yıllar geçti. Her 10 Kasım, milletin ona olan derin saygısının ve minnetinin tazelendiği bir anma günü olmaya devam ediyor. Bu anlamlı günde, Atatürk'ün son günleri, Dolmabahçe Sarayı'ndaki son anları ve bir ulusun kurtarıcısına vedası, tarihi kayıtlar ve anılar ışığında yeniden hatırlanıyor. Selanik'te başlayan hayat yolculuğu, cephelerde kazanılan zaferler ve kurulan modern cumhuriyetin ardından, son günlerini geçirdiği Dolmabahçe'de son buldu.

Selanik'ten Cumhuriyete: Bir Milletin Kurtarıcısı

​Doğrulanmış tarihi kayıtlara göre, Mustafa Kemal 1881 yılında Selanik'te dünyaya geldi. Babası Ali Rıza Efendi ve annesi Zübeyde Hanım'dır. Askeri eğitim alma kararlılığı, onu önce Selanik Askeri Rüştiyesi'ne, ardından Manastır Askeri İdadisi'ne ve son olarak İstanbul'daki Harp Okulu ile Harp Akademisi'ne taşıdı. 1905'te Kurmay Yüzbaşı rütbesiyle mezun oldu.

​Kariyerinin ilk yılları, Şam'daki görevi, 31 Mart Vakası'ndaki rolü, Trablusgarp ve Balkan Savaşları'ndaki tecrübeleriyle geçti. Birinci Dünya Savaşı patlak verdiğinde, onun adı Çanakkale'de, özellikle Anafartalar'daki üstün başarısıyla askeri dehasını kanıtladı. Savaşın ardından Mondros Mütarekesi ile ülkenin işgal edilmesi, onun kurtuluş mücadelesini başlatmasına vesile oldu.

​19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkışı, ulusal egemenliğe dayalı yeni bir Türk devleti kurma hedefinin ilk adımıydı. Erzurum ve Sivas Kongreleri ile milli iradeyi tek bir çatı altında topladı. Başkomutan olarak yönettiği Kurtuluş Savaşı'nın zaferle sonuçlanmasının ardından, Türkiye Cumhuriyeti'ni kurarak modern, laik ve demokratik bir devletin temellerini attı.

Hastalık Süreci ve Atatürk'ün Son Günleri

​Yoğun ve mücadele dolu bir hayat, Atatürk'ün sağlığını ilerleyen yıllarda etkilemeye başladı. Birkaç bağımsız haber kaynağında doğrulanan bilgilere göre, 1938 yılının başlarında kendisine siroz teşhisi konuldu. Hastalığın ciddiyetine rağmen, Hatay meselesi gibi devlet işleriyle yakından ilgilenmeye devam etti.

​Ancak durumu ağırlaştıkça, sürekli doktor kontrolünde olması gerekti. Son aylarını İstanbul'da, Dolmabahçe Sarayı'nda geçirdi. Hastalığı hızla ilerledi ve bedeni giderek zayıf düştü. Raporların ortak görüşü gösteriyor ki, Kasım ayının başlarında durumu kritik bir seviyeye ulaştı ve Atatürk derin bir komaya girdi.

10 Kasım 1938 Saat 09.05: Dolmabahçe'de Son Nefes

​Takvimler 10 Kasım 1938 Perşembe gününü gösterdiğinde, Dolmabahçe Sarayı'nda zaman durdu. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, saat tam dokuzu beş geçe hayata gözlerini yumdu.

​Odasında bulunan müdavi hekimlerin imzaladığı resmi ölüm raporu, vefat haberini tüm dünyaya duyurdu. Atatürk'ün vefatı, sadece Türkiye'de değil, tüm dünyada derin bir yankı uyandırdı. Yabancı devlet adamları ve basın organları, onun askeri dehasını, devlet adamlığını ve 20. yüzyılın en büyük liderlerinden biri olduğunu vurgulayan taziye mesajları yayınladı.

Atatürk'ün Son Günleri ve Anlatılan Son Sözleri

​Mustafa Kemal Atatürk'ün son anlarına dair, derin komaya girmeden önce o dönemde yanında bulunanların anlattıkları kayıtlara geçmiştir.

​Yakın çalışma arkadaşlarının (Hasan Rıza Soyak ve Kılıç Ali) anılarına dayandırılan bilgilere göre, Atatürk'ün komaya girmeden önceki son anlarında şu olay yaşanmıştır. Anlatılanlara göre, yanında bulunan doktorlarından Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp, durumunu kontrol etmek için "Dilinizi göreyim efendim, lütfen dilinizi dışarıya doğru çıkartın" demiştir.

​Bu kaynaklarda aktarılanlara göre, Atatürk bu talebe karşılık vermek yerine, başını hafifçe çevirmiş, doktora dikkatle bakmış ve son söz olarak "Aleykümselam" demiştir. Bu ifade, bazı yorumcular tarafından Kur'an-ı Kerim'deki Nahl Suresi'nin 32. ayeti ile ilişkilendirilmiştir. İlgili ayet, meleklerin, canlarını aldıkları iyi kimselere "Selâmün aleyküm (Selam sizin üzerinize olsun), yapmış olduğunuz iyi işlere karşılık cennete girin" diyeceklerini belirtir. Bu anlatıma göre, Atatürk'ün "Aleykümselam" (Ve selam sizin üzerinize olsun) sözü, bu ilahi selama verdiği bir yanıt olarak yorumlanmaktadır.

Milletin Yası: Etnografya'dan Anıtkabir'e Yolculuk

​Atatürk'ün vefatının ardından tüm yurtta ulusal yas ilan edildi. Naaşı, ilk olarak Dolmabahçe Sarayı'nın salonunda özel bir katafalka yerleştirildi ve üç gün boyunca milletin ziyaretine açıldı. Binlerce insan, kurucusuna son görevini yapmak için saraya akın etti.

​19 Kasım'da, naaşı İstanbul'dan alınarak Yavuz Zırhlısı ile İzmit'e, oradan da özel bir trenle Ankara'ya nakledildi. Cenaze töreni, hem yerli hem de yabancı milyonlarca insanın katılımıyla gerçekleşti. Naaşı, 21 Kasım 1938'de geçici istirahatgâhı olan Ankara Etnografya Müzesi'ne defnedildi.

​O'nun ebedi istirahatgâhı olarak tasarlanan Anıtkabir'in inşası yıllar sürdü. 10 Kasım 1953'te, vefatının 15. yıl dönümünde, naaşı Etnografya Müzesi'nden alınarak görkemli bir törenle Anıtkabir'e nakledildi. Bugün, fikirleri ve devrimleriyle yaşamaya devam eden Atatürk, Anıtkabir'de milletinin kalbinde yatmaktadır.

Kaynak: NewsTurk

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.