>G-T1PWPZ8J68
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Mustafa Kemal Atatürk

NEWSTURK - Mustafa Kemal Atatürk haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Mustafa Kemal Atatürk haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Başöğretmen ve 24 Kasım Öğretmenler Günü Anlamı Haber

Başöğretmen ve 24 Kasım Öğretmenler Günü Anlamı

24 Kasım Öğretmenler Günü: Geleceğin Mimarlarına Saygı ve Minnet ​Türkiye Cumhuriyeti'nin eğitim tarihindeki en önemli dönüm noktalarından biri olan 24 Kasım Öğretmenler Günü, her yıl olduğu gibi bu yıl da ülkenin dört bir yanında büyük bir saygı ve minnetle karşılanmaktadır. Toplumların kalkınmasında ve bireylerin şekillenmesinde kilit rol oynayan öğretmenlere adanan bu özel gün, sadece bir kutlama değil, aynı zamanda eğitim davasına gönül vermiş milyonlarca eğitim neferine duyulan şükranın da bir ifadesidir. Tarihsel kökleri Cumhuriyetin ilk yıllarına dayanan ve modern Türkiye'nin inşasında kritik bir misyon üstlenen öğretmenlerin bu anlamlı günü, okullarda düzenlenen törenler ve resmi ziyaretlerle idrak edilmektedir. ​24 Kasım Öğretmenler Günü Tarihçesi ve Kökeni ​24 Kasım Öğretmenler Günü'nün tarihsel temelleri incelendiğinde, bu tarihin rastgele seçilmediği, doğrudan Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün eğitim vizyonuyla bağlantılı olduğu görülmektedir. Tarihsel kayıtlar ve resmi belgelerin ortak görüşü, 1 Kasım 1928 tarihinde Harf Devrimi'nin gerçekleşmesiyle birlikte yeni Türk harflerinin halka öğretilmesi amacıyla "Millet Mektepleri"nin açıldığını göstermektedir. ​Bu seferberlik sürecinde, Bakanlar Kurulu 11 Kasım 1928 tarihinde yaptığı toplantıda Mustafa Kemal Atatürk'e "Millet Mektepleri Başöğretmenliği" unvanını vermiştir. Bu karar, 24 Kasım 1928 tarihinde resmiyet kazanmış ve Atatürk, bu unvanı kabul eden ilk ve tek lider olarak tarihe geçmiştir. Ancak, 24 Kasım'ın resmen "Öğretmenler Günü" olarak kutlanmaya başlanması daha sonraki bir tarihe denk gelmektedir. 1981 yılında, Atatürk'ün doğumunun 100. yıl dönümü anısına, Kenan Evren dönemindeki yönetim tarafından çıkarılan bir kanunla, Başöğretmenlik unvanının kabul edildiği tarih olan 24 Kasım, tüm öğretmenlere ithaf edilmiştir. O tarihten bu yana 24 Kasım Öğretmenler Günü, Türkiye'de eğitimin önemini vurgulayan ulusal bir gün olarak takvimlerdeki yerini almıştır. ​Millet Mektepleri ve Aydınlanma Seferberliği ​Eğitim tarihçilerinin analizlerine göre, Millet Mektepleri'nin kuruluşu, genç Cumhuriyetin okuma yazma oranını artırma ve modern bir toplum inşa etme hedefinin en somut göstergesidir. Bu okullar, sadece çocuklara değil, her yaştan vatandaşa yeni alfabeyi öğretmeyi amaçlamış devasa bir eğitim hamlesidir. 24 Kasım Öğretmenler Günü vesilesiyle hatırlanan bu dönem, öğretmenlerin sadece birer "bilgi aktarıcısı" değil, aynı zamanda toplumsal dönüşümün öncüleri olduğunu kanıtlamaktadır. NewsTurk editörlerinin derlediği bilgilere göre, o dönemde görev yapan öğretmenler, köylerden kentlere kadar ülkenin en ücra köşelerine ulaşarak, "fikri hür, vicdanı hür" nesiller yetiştirme idealine hizmet etmişlerdir. ​Öğretmenlik Mesleğinin Toplumsal Önemi ​Öğretmenlik, insanlık tarihi boyunca en saygın ve kutsal mesleklerden biri olarak kabul edilmiştir. Bir toplumun kültürel mirasını gelecek kuşaklara aktaran, bireylerin yeteneklerini keşfetmelerini sağlayan ve onlara doğru ile yanlışı ayırt etme yetisi kazandıran kişiler öğretmenlerdir. Bağımsız kaynaklarca doğrulanan sosyolojik araştırmalar, nitelikli bir öğretmen kadrosuna sahip ülkelerin, ekonomik ve sosyal kalkınma açısından diğerlerinden daha hızlı ilerlediğini ortaya koymaktadır. ​Bu bağlamda 24 Kasım Öğretmenler Günü, sadece geçmişi anmak için değil, aynı zamanda öğretmenlerin günümüzde karşılaştığı zorluklara dikkat çekmek ve mesleğin itibarını korumak adına da bir fırsat sunmaktadır. Öğretmenler, sabır, fedakarlık ve hoşgörü gerektiren bu mesleği icra ederken, çoğu zaman kendi özel hayatlarından ödün vererek öğrencileri için birer rol model olmaktadırlar. ​24 Kasım Öğretmenler Günü Kutlamaları ve Etkinlikler ​Türkiye genelinde 24 Kasım Öğretmenler Günü kapsamında çeşitli etkinlikler düzenlenmektedir. Başkent Ankara'da, Milli Eğitim Bakanı ve beraberindeki öğretmen heyetinin Anıtkabir ziyaretiyle başlayan resmi törenler, il ve ilçe milli eğitim müdürlüklerinin organizasyonlarıyla devam etmektedir. Okullarda düzenlenen programlarda, emekli öğretmenlere hizmet şeref belgeleri takdim edilirken, mesleğe yeni başlayan öğretmenler için "yemin törenleri" gerçekleştirilmektedir. ​Ayrıca, bu özel günde öğrenciler, öğretmenlerine duydukları sevgiyi şiirler, kompozisyonlar ve çeşitli hediyelerle ifade etmektedir. Belediyeler ve sivil toplum kuruluşları da öğretmenler onuruna konserler, yemekler ve paneller düzenleyerek bu coşkuya ortak olmaktadır. ​Dijital Çağda Öğretmen Olmak ​Teknolojinin hızla geliştiği 21. yüzyılda, öğretmenlik mesleği de büyük bir dönüşüm geçirmektedir. Bilgiye erişimin kolaylaştığı günümüzde, öğretmenin rolü "bilgi kaynağı" olmaktan çıkıp "bilgiye rehberlik eden" bir mentora dönüşmüştür. 24 Kasım Öğretmenler Günü, bu değişimin ve uyum sürecinin de tartışıldığı bir platform haline gelmiştir. ​Eğitim uzmanlarının ortak görüşüne göre, yapay zeka ve dijital öğrenme araçlarının sınıflara girmesiyle birlikte, öğretmenlerin duygusal zeka, eleştirel düşünme ve problem çözme gibi becerileri öğrencilere kazandırmadaki rolü daha da önem kazanmıştır. NewsTurk tarafından incelenen eğitim raporları, teknolojinin öğretmenin yerini alamayacağını, aksine öğretmenin insan odaklı yaklaşımının teknolojiyi anlamlı kılan en önemli unsur olduğunu vurgulamaktadır. ​Geleceğe Işık Tutanlar ​Sonuç olarak, 24 Kasım Öğretmenler Günü, bir takvim yaprağındaki sıradan bir günden çok daha fazlasını ifade etmektedir. Bu tarih, Başöğretmen Atatürk'ün mirasına sahip çıkma kararlılığının, cehaletle savaşın ve aydınlık bir geleceğe olan inancın sembolüdür. Fedakarca görev yapan tüm öğretmenlerin bu özel günü, toplumun her kesimi tarafından saygıyla selamlanmaktadır. Geleceğin mimarı olan öğretmenler, yetiştirdikleri her bir öğrenciyle ülkenin yarınlarına imza atmaya devam etmektedir.

Bir Liderin Vedası: Atatürk'ün son günleri ve 10 Kasım Haber

Bir Liderin Vedası: Atatürk'ün son günleri ve 10 Kasım

10 Kasım: Atatürk'ün son günleri ve Dolmabahçe'de vefatı ​Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün ebediyete intikalinin üzerinden yıllar geçti. Her 10 Kasım, milletin ona olan derin saygısının ve minnetinin tazelendiği bir anma günü olmaya devam ediyor. Bu anlamlı günde, Atatürk'ün son günleri, Dolmabahçe Sarayı'ndaki son anları ve bir ulusun kurtarıcısına vedası, tarihi kayıtlar ve anılar ışığında yeniden hatırlanıyor. Selanik'te başlayan hayat yolculuğu, cephelerde kazanılan zaferler ve kurulan modern cumhuriyetin ardından, son günlerini geçirdiği Dolmabahçe'de son buldu. ​Selanik'ten Cumhuriyete: Bir Milletin Kurtarıcısı ​Doğrulanmış tarihi kayıtlara göre, Mustafa Kemal 1881 yılında Selanik'te dünyaya geldi. Babası Ali Rıza Efendi ve annesi Zübeyde Hanım'dır. Askeri eğitim alma kararlılığı, onu önce Selanik Askeri Rüştiyesi'ne, ardından Manastır Askeri İdadisi'ne ve son olarak İstanbul'daki Harp Okulu ile Harp Akademisi'ne taşıdı. 1905'te Kurmay Yüzbaşı rütbesiyle mezun oldu. ​Kariyerinin ilk yılları, Şam'daki görevi, 31 Mart Vakası'ndaki rolü, Trablusgarp ve Balkan Savaşları'ndaki tecrübeleriyle geçti. Birinci Dünya Savaşı patlak verdiğinde, onun adı Çanakkale'de, özellikle Anafartalar'daki üstün başarısıyla askeri dehasını kanıtladı. Savaşın ardından Mondros Mütarekesi ile ülkenin işgal edilmesi, onun kurtuluş mücadelesini başlatmasına vesile oldu. ​19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkışı, ulusal egemenliğe dayalı yeni bir Türk devleti kurma hedefinin ilk adımıydı. Erzurum ve Sivas Kongreleri ile milli iradeyi tek bir çatı altında topladı. Başkomutan olarak yönettiği Kurtuluş Savaşı'nın zaferle sonuçlanmasının ardından, Türkiye Cumhuriyeti'ni kurarak modern, laik ve demokratik bir devletin temellerini attı. ​Hastalık Süreci ve Atatürk'ün Son Günleri ​Yoğun ve mücadele dolu bir hayat, Atatürk'ün sağlığını ilerleyen yıllarda etkilemeye başladı. Birkaç bağımsız haber kaynağında doğrulanan bilgilere göre, 1938 yılının başlarında kendisine siroz teşhisi konuldu. Hastalığın ciddiyetine rağmen, Hatay meselesi gibi devlet işleriyle yakından ilgilenmeye devam etti. ​Ancak durumu ağırlaştıkça, sürekli doktor kontrolünde olması gerekti. Son aylarını İstanbul'da, Dolmabahçe Sarayı'nda geçirdi. Hastalığı hızla ilerledi ve bedeni giderek zayıf düştü. Raporların ortak görüşü gösteriyor ki, Kasım ayının başlarında durumu kritik bir seviyeye ulaştı ve Atatürk derin bir komaya girdi. ​10 Kasım 1938 Saat 09.05: Dolmabahçe'de Son Nefes ​Takvimler 10 Kasım 1938 Perşembe gününü gösterdiğinde, Dolmabahçe Sarayı'nda zaman durdu. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, saat tam dokuzu beş geçe hayata gözlerini yumdu. ​Odasında bulunan müdavi hekimlerin imzaladığı resmi ölüm raporu, vefat haberini tüm dünyaya duyurdu. Atatürk'ün vefatı, sadece Türkiye'de değil, tüm dünyada derin bir yankı uyandırdı. Yabancı devlet adamları ve basın organları, onun askeri dehasını, devlet adamlığını ve 20. yüzyılın en büyük liderlerinden biri olduğunu vurgulayan taziye mesajları yayınladı. ​Atatürk'ün Son Günleri ve Anlatılan Son Sözleri ​Mustafa Kemal Atatürk'ün son anlarına dair, derin komaya girmeden önce o dönemde yanında bulunanların anlattıkları kayıtlara geçmiştir. ​Yakın çalışma arkadaşlarının (Hasan Rıza Soyak ve Kılıç Ali) anılarına dayandırılan bilgilere göre, Atatürk'ün komaya girmeden önceki son anlarında şu olay yaşanmıştır. Anlatılanlara göre, yanında bulunan doktorlarından Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp, durumunu kontrol etmek için "Dilinizi göreyim efendim, lütfen dilinizi dışarıya doğru çıkartın" demiştir. ​Bu kaynaklarda aktarılanlara göre, Atatürk bu talebe karşılık vermek yerine, başını hafifçe çevirmiş, doktora dikkatle bakmış ve son söz olarak "Aleykümselam" demiştir. Bu ifade, bazı yorumcular tarafından Kur'an-ı Kerim'deki Nahl Suresi'nin 32. ayeti ile ilişkilendirilmiştir. İlgili ayet, meleklerin, canlarını aldıkları iyi kimselere "Selâmün aleyküm (Selam sizin üzerinize olsun), yapmış olduğunuz iyi işlere karşılık cennete girin" diyeceklerini belirtir. Bu anlatıma göre, Atatürk'ün "Aleykümselam" (Ve selam sizin üzerinize olsun) sözü, bu ilahi selama verdiği bir yanıt olarak yorumlanmaktadır. ​Milletin Yası: Etnografya'dan Anıtkabir'e Yolculuk ​Atatürk'ün vefatının ardından tüm yurtta ulusal yas ilan edildi. Naaşı, ilk olarak Dolmabahçe Sarayı'nın salonunda özel bir katafalka yerleştirildi ve üç gün boyunca milletin ziyaretine açıldı. Binlerce insan, kurucusuna son görevini yapmak için saraya akın etti. ​19 Kasım'da, naaşı İstanbul'dan alınarak Yavuz Zırhlısı ile İzmit'e, oradan da özel bir trenle Ankara'ya nakledildi. Cenaze töreni, hem yerli hem de yabancı milyonlarca insanın katılımıyla gerçekleşti. Naaşı, 21 Kasım 1938'de geçici istirahatgâhı olan Ankara Etnografya Müzesi'ne defnedildi. ​O'nun ebedi istirahatgâhı olarak tasarlanan Anıtkabir'in inşası yıllar sürdü. 10 Kasım 1953'te, vefatının 15. yıl dönümünde, naaşı Etnografya Müzesi'nden alınarak görkemli bir törenle Anıtkabir'e nakledildi. Bugün, fikirleri ve devrimleriyle yaşamaya devam eden Atatürk, Anıtkabir'de milletinin kalbinde yatmaktadır.

Bursalı emeklilerden tarihte yolculuk Haber

Bursalı emeklilerden tarihte yolculuk

Bursa’dan Ankara’ya 5 otobüsle gelen TÜED Uludağ Şubesi üyesi emekliler ve yakınları, Milli Mücadele ve Türk Tarihini yerinde deneyimledi. Başkan Kenan Pars, bu kültürel ve tarihi gezilerin devam edeceğini belirtti. BURSA (İGFA) - Türkiye Emekliler Derneği (TÜED) Uludağ Şubesi, kültürel ve tarihi ziyaretlerine devam ediyor. Emeklilerin önemli tarihi ve kültürel yerlere seyahat etmelerini sağlayan TÜED Uludağ, Ankara’da kapsamlı bir program gerçekleştirdi. Emeklilerin yalnızca ekonomik sorunlarını değil aynı zamanda aileleri ile birlikte tarih ve kültür gezileriyle ufuklarını genişlettiklerini ifade eden TÜED Uludağ Şubesi Başkanı Kenan Pars, 5 otobüs dolusu üyeleriyle Bursa’dan başkent Ankara’ya geldiklerini belirtti. "Cumhuriyetimizin 102. kuruluş yılı dolayısıyla Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün ebedi istirahatgahı Anıtkabir’i ziyaret ettik. Ata’mızın mozolesine Şubemiz adına çelenk bırakırken, üyelerimizle birlikte Ulu Önder’imizin huzurunda duygu yüklü anlar yaşadık. Cumhuriyetimize olan bağlılığımızı, bize emanet eden Ata’mızın huzurunda yeniden vurguladık. Atatürk; sadece 29 Ekim, 10 Kasım’da değil, her gün ve her an kalbimizde yaşayacak” şeklinde konuştu. EMEKLİLERİMİZİN MİLLİ BİLİNCİ GÜÇLENİYOR Tarihi yerinde görmenin unutulmaz bir deneyim olduğunu vurgulayan Kenan Pars, üyeleri ve ailelerinin milli tarih ve kültür bilincini güçlendirmek amacıyla Ankara ve Çanakkale’ye ek olarak başka şehirlerde de gezilere devam edeceklerini duyurdu. Pars, emeklilerin geçim sorunlarını çözme konusundaki çabalarının yanı sıra sosyalleşmelerini ve milli bilinçlerini artırmaya devam edeceklerine dikkat çekti.

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı: 102. Yıl Coşkusu Sürüyor Haber

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı: 102. Yıl Coşkusu Sürüyor

Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 102. yıl dönümü olan 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı, yurt genelinde ve dış temsilciliklerde büyük bir coşku ve gururla kutlanıyor. Bağımsız haber kaynaklarında doğrulanan bilgilere göre, günün ilk resmi töreni, devlet erkanının katılımıyla başkent Ankara'da, Anıtkabir'de gerçekleştirildi. Kutlamaların, gün boyunca çeşitli etkinlikler, geçit törenleri ve akşam saatlerinde düzenlenecek fener alayları ile devam etmesi bekleniyor. ​29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Törenleri Anıtkabir'de Başladı ​Başkent Ankara'daki resmi törenler, sabahın erken saatlerinde devlet protokolünün Anıtkabir'i ziyaretiyle başladı. Raporların ortak görüşü, Aslanlı Yol'dan yürüyen heyetin, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün mozolesine çelenk bıraktığını gösteriyor. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunmasının ardından, Anıtkabir Özel Defteri imzalandı. ​Birden fazla yüksek otoriteli kaynağın doğruladığı bilgilere göre, törene devletin zirvesi tam kadro katılım sağladı. Anıtkabir'deki törenin ardından, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde ve diğer resmi kurumlarda tebrikat törenlerinin düzenlendiği rapor edildi. Bu törenler, Cumhuriyet'in temel kurumlarının ulusal bayrama verdiği önemi ve devlet geleneğinin devamlılığını vurgulamaktadır. ​Cumhuriyetin Kuruluşunun Tarihsel Arka Planı ​Günümüzden 102 yıl önce, 29 Ekim 1923'te, Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde "Yaşasın Cumhuriyet!" sesleriyle kabul edilen kararla, Türk milletinin egemenlik anlayışı köklü bir değişime uğradı. Kurtuluş Savaşı'nın ardından kazanılan askeri zafere siyasi bir yapı kazandıran bu adım, monarşiden cumhuriyete geçişi resmen ilan etti. ​Bu tarihsel dönemeç, egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu ilkesini anayasal güvence altına aldı. Cumhuriyetin ilanı, sadece bir yönetim şekli değişikliği değil, aynı zamanda çağdaşlaşma, laiklik ve demokrasi hedeflerini içeren kapsamlı bir modernleşme projesinin de başlangıcı oldu. Her yıl 29 Ekim'de bu köklü mirasın ve ulusal egemenliğin değeri bir kez daha anılmaktadır. ​29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Kutlamaları Yurt Geneline Yayıldı ​Ankara'daki resmi törenlerin yanı sıra, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı coşkusu ülkenin dört bir yanına yayıldı. Özellikle İstanbul, İzmir ve diğer büyükşehirlerde geniş kapsamlı kutlama programları düzenlendiği belirtiliyor. İstanbul Boğazı'nda donanma gemilerinin geçit töreni yapması ve akşam saatlerinde havai fişek gösterilerinin düzenlenmesi bekleniyor. ​Elde edilen bilgilere göre, birçok ilde valilikler koordinasyonunda resmi geçit törenleri, öğrenci gösterileri ve halka açık konserler organize edildi. Vatandaşların da evlerini ve iş yerlerini Türk bayraklarıyla donatarak bu ulusal gurura ortak olduğu gözlemleniyor. Çeşitli sivil toplum kuruluşları ve belediyeler tarafından düzenlenen fener alayları, Cumhuriyet'in 102. yıl dönümünün kitlesel bir coşkuyla kutlanmasını sağlıyor. ​Gelecek Nesiller ve Cumhuriyetin Değerleri ​29 Ekim, yalnızca geçmişin bir anma günü değil, aynı zamanda Cumhuriyet'in temel değerlerinin gelecek nesillere aktarılması için bir fırsat olarak görülüyor. Eğitim kurumlarında günün anlam ve önemine dair düzenlenen etkinlikler, gençlerin ulusal egemenlik, demokrasi ve bağımsızlık bilinciyle yetişmesine katkı sağlıyor. ​Raporların ortak görüşü, 102. yıl kutlamalarının, ülkenin birlik ve beraberliğine vurgu yapan mesajlarla geçtiğini gösteriyor. Cumhuriyetin kurucu felsefesi olan "Yurtta sulh, cihanda sulh" ilkesi, bölgesel ve küresel zorlukların yaşandığı bu dönemde uluslararası platformlarda da hatırlatılıyor. Türkiye Cumhuriyeti'nin 102. yılında, kurucu değerler etrafında kenetlenen bir ulus olarak bu önemli günün gururu yaşanıyor. Kutlamaların, Cumhuriyet'in ilelebet payidar kalacağı mesajıyla gün boyu sürmesi bekleniyor.

Anafartalar Zaferi: Çanakkale’nin Dönüm Noktası Haber

Anafartalar Zaferi: Çanakkale’nin Dönüm Noktası

Anafartalar Zaferi : Çanakkale'de Tarihin Akışını Değiştiren Destan 10 Ağustos 1915'te, Gelibolu Yarımadası'nın sarp tepelerinde ve kanlı siperlerinde, Osmanlı ordusunun Albay Mustafa Kemal'in komutasında kazandığı Anafartalar Zaferi, Çanakkale Savaşları'nın en kritik dönüm noktalarından biri ve Türk tarihinin en şanlı sayfalarından biridir. Bu zafer, İtilaf Devletleri'nin Gelibolu'yu işgal ederek Çanakkale Boğazı'nı ele geçirme ve Osmanlı İmparatorluğu'nu savaş dışı bırakma planlarına indirilen ağır bir darbe olmuştur. İtilaf Devletleri'nin Yeni Hamlesi: Suvla Koyu Çıkarması 1915'in Ağustos ayına gelindiğinde, Arıburnu ve Seddülbahir cephelerindeki kanlı muharebeler bir kilitlenme noktasına ulaşmıştı. Siper savaşlarında istedikleri ilerlemeyi sağlayamayan İtilaf Devletleri komuta heyeti, bu durumu aşmak için yeni bir plan geliştirdi. Plan, 6 Ağustos 1915 gecesi Anafartalar bölgesindeki Suvla Koyu'na yeni ve büyük bir kuvvet çıkararak, kuzeyden Arıburnu'ndaki Anzak birlikleriyle birleşmek ve stratejik öneme sahip Conkbayırı ile Kocaçimen Tepe'yi ele geçirmekti. Bu hedeflere ulaşılması, Çanakkale Boğazı'nın kontrolünü ve nihayetinde İstanbul'a giden yolun açılmasını sağlayacaktı. İngiliz 9. Kolordusu'nun General Frederick Stopford komutasında yaptığı çıkarma, başlangıçta zayıf bir Osmanlı direnişiyle karşılaştı. Bölgedeki mevcut Osmanlı kuvvetleri, bu büyük çıkarmayı durduracak güçte değildi. Durumun vahameti, Osmanlı 5. Ordu Komutanlığı'nı acil tedbirler almaya sevk etti. Anafartalar Zaferi: Çanakkale’de Savaşın Kaderini Değiştiren Hamle "Anafartalar Grubu Komutanı" Mustafa Kemal Sahneye Çıkıyor Cephedeki bu kritik gelişmeler üzerine, 5. Ordu Komutanı Mareşal Liman von Sanders, 8 Ağustos akşamı, Arıburnu Cephesi'nde 19. Tümen Komutanı olarak görev yapan ve bölgeyi çok iyi tanıyan Kurmay Albay Mustafa Kemal'i, Anafartalar bölgesindeki tüm birliklerin komutasını üstlenmek üzere "Anafartalar Grubu Komutanı" olarak atadı. Bu atama, savaşın kaderini değiştirecek bir hamleydi. Göreve gelir gelmez durumu hızla değerlendiren Albay Mustafa Kemal, dağınık haldeki birlikleri toparlayarak ve inisiyatif kullanarak zaman kaybetmeksizin bir karşı taarruz planı hazırladı. Amacı, İtilaf kuvvetlerinin sahada tam olarak yerleşmesine ve tepelere hakim olmasına izin vermeden, onları şok bir baskınla denize dökmekti. 9 Ağustos ve Tarihi Süngü Hücumu 9 Ağustos 1915 sabahı, şafakla birlikte Türk askerinin kararlı ve yiğit direnişi başladı. Mustafa Kemal'in komutasındaki 7. ve 12. Tümenler, İngiliz hatlarına karşı taarruza geçti. Özellikle Conkbayırı ve Kocaçimen Tepe'de yoğunlaşan çatışmalar, tarihe geçecek kahramanlıklara sahne oldu. 10 Ağustos: Zaferin Perçinlendiği Gün Zaferin asıl kazanıldığı gün ise 10 Ağustos 1915'tir. Albay Mustafa Kemal, Conkbayırı'ndaki durumun kritik olduğunu görerek bizzat en ön saflara geçti. Askerlerine verdiği tarihi "Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum! Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimize başka kuvvetler ve komutanlar kaim olabilir" emri, Türk askerinin vatan savunmasındaki azim ve kararlılığının simgesi oldu. Bu emirle coşan Mehmetçik, saat 04:30 sularında başlayan ve tarihe "Conkbayırı Süngü Hücumu" olarak geçen taarruzla düşman siperlerine atıldı. Beklenmedik bu süngü hücumu karşısında şaşkına dönen ve ağır kayıplar veren İngiliz ve Anzak birlikleri, kazandıkları mevzileri terk ederek geri çekilmek zorunda kaldı. Bu taarruz sırasında Albay Mustafa Kemal'in göğsüne bir şarapnel parçası isabet etmiş, ancak cebindeki saat hayatını kurtarmıştır. Zaferin Sonuçları ve Önemi Anafartalar Zaferi, İtilaf Devletleri'nin Gelibolu'daki planlarını tamamen altüst etti. Suvla Koyu çıkarması başarısızlıkla sonuçlandı ve Çanakkale cephesindeki inisiyatif kesin olarak Osmanlı ordusuna geçti. Bu zafer, savaşın seyrini değiştirmekle kalmadı, aynı zamanda Türk askerinin moralini zirveye taşıdı. Anafartalar'daki bu büyük başarı, Kurmay Albay Mustafa Kemal'in askeri dehasını, liderlik vasıflarını ve vatanseverliğini tüm dünyaya gösterdi. "Anafartalar Kahramanı" olarak anılmaya başlanan Mustafa Kemal, bu zaferle Türk milletinin gönlünde taht kurdu ve ileride başlayacak olan Milli Mücadele'nin de doğal lideri haline geldi. Anafartalar Zaferi, sadece bir askeri başarı değil, aynı zamanda bir milletin imkânsızlıklar içinde dahi vatanını nasıl savunabileceğinin, birlik ve beraberlik ruhuyla neleri başarabileceğinin en parlak kanıtıdır. Bugün, 10 Ağustos, bu büyük zaferin ve bu uğurda canlarını feda eden kahraman şehitlerin anıldığı onurlu bir gün olarak tarihteki yerini korumaktadır.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.