© 2025 Newsturk.net – Tüm hakları saklıdır.
Bu sitede yer alan haber, yazı, fotoğraf, video ve diğer tüm içerikler Newsturk.net’e aittir. İzinsiz kullanılamaz, kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz.
Newsturk.net, doğru, tarafsız ve ilkeli habercilik anlayışıyla Basın Meslek İlkeleri’ne uymayı taahhüt eder.
Ziyaretçilerimizin kişisel verileri, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK) kapsamında gizli tutulur ve korunur. Detaylı bilgi için KVKK Aydınlatma Metni, Kullanım Koşulları ve Gizlilik Politikası sayfalarımızı inceleyebilirsiniz.
📧 İletişim: iletisim@newsturk.net -
Copyright© 2006-2025 Tüm hakları saklıdır.
HABER YAZILIMI ve
TURKTICARET.NET projesidir
Turgay Şimşek
PKK’nın Silah Oyunu: Teslim mi, Taktik mi?
Müzakere Değil, Mücadele: Teslim Olunacak Olan Silahlar mı, Yoksa Terörün Dili mi?
PKK'nın 11 Temmuz’da Süleymaniye’de “silah bırakacağına” dair yaptığı açıklama, bazı çevrelerce iyimser bir gelişme gibi sunulsa da, bu açıklama çok sayıda soruyu beraberinde getiriyor. Sorulması gereken ilk ve en önemli soru şu: Bu silahlar kimden alındı ve kime teslim edilecek?
ABD'nin 2015’ten itibaren "IŞİD'le mücadele" bahanesiyle PKK'nın Suriye kolu YPG'ye verdiği 2.000'den fazla tır dolusu silah bugün halen Ortadoğu'daki en büyük tehditlerden biridir. Taktik füzelerden zırhlı araçlara, tanksavar sistemlerinden yüksek kalibreli makineli tüfeklere kadar çeşitli sınıflarda verilen bu mühimmatın ne kadarı PKK'nın eline geçti, ne kadarı sözde “YPG” kontrolünde? Bu sorulara ne Pentagon yanıt veriyor, ne de PKK/YPG’nin Türkiye’ye yönelttiği tehdidi besleyen çevreler.
Silah bırakmaktan söz eden bir terör örgütüne, önce bu silahların envanteri, kime verildiği, kime yöneltildiği ve kime iade edileceği sorulmalıdır. Yoksa bu “silah bırakma” yalnızca Türkiye kamuoyunu ve uluslararası toplumu oyalamaya dönük bir psikolojik harekâttan mı ibarettir?
---
PKK Neden Silah Bırakıyor? Gerçekten Mi Bırakıyor?
Örgütün ilk açıklamasında dikkat çekici bir ifade yer aldı:
“Amacımıza ulaştık.”
Peki, bu ifade ne anlama geliyor?
PKK'nın 1978'deki kuruluş beyannamesine baktığımızda; amaç, Türkiye'nin doğusunu kopartarak bağımsız bir Marksist-Leninist Kürdistan kurmak olarak açıkça tanımlanmıştır. Binlerce askeri, sivili, Kürt’ü ve Türk’ü katleden örgüt, bu hedefi uğruna terörle onlarca yıl boyunca kan dökmüştür. Şimdi aynı örgüt çıkıp “amaca ulaşıldı” diyorsa, bu sözler Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenlik sahasına yönelik bir tehdidin başarıya ulaştığı iması değil midir?
Bu açıklamanın zamanlaması, özellikle Suriye’nin kuzeyinde fiilen oluşturulmaya çalışılan “özerk yapı”, Avrupa’da meşruiyet arayışı ve Türkiye’deki bazı siyasi çevrelerle örtülü temaslar düşünüldüğünde, bu “silah bırakma” ilanının aslında askeri değil, siyasi bir dönüşüm planı olduğu anlaşılmaktadır.
---
Açılım Süreci: Bedeli Ağır Bir Yanılgı
Geçmişte "çözüm süreci" adı altında yapılanlar, devletin nasıl kandırıldığını açıkça göstermiştir. Güvenlik güçlerinin geri çekildiği, operasyon yetkilerinin sınırlandığı, istihbaratın bastırıldığı bu süreçte; örgüt, şehir merkezlerinde yığınak yapmış, hendekler kazmış, silahlı kalkışma planlamıştır.
Bugün de benzer bir taktik devrededir. Bu kez terörle değil, kimlik siyasetiyle, yerel özerklik talepleriyle, sivil görünümlü yapılarla hedefe ulaşılmak istenmektedir. “Silah bırakıyoruz” açıklaması, dikkatleri askeri yapıdan çekip, siyasi uzantılara yönlendirme girişimidir.
---
Müzakere Edilecek Bir Yapı Yoktur, Olmamalıdır
Devletin görevi; terörle müzakere değil, mücadele etmektir. PKK ya da YPG gibi yapılar, hangi isimle sahneye çıkarsa çıksın, amaçları Türkiye’nin toprak bütünlüğünü ve milli birliğini zayıflatmaktır. ABD’nin verdiği silahların akıbeti netleşmeden, örgütün iç yüzüyle hesaplaşılmadan, bu açıklamalara itibar edilmesi yalnızca yeni tuzaklara davetiye çıkarır.
Bugün devletin önünde bir tercih yoktur. Tek yol bellidir:
Eşit vatandaşlık, tek devlet, tek bayrak ilkesi çerçevesinde, bölücü yapılarla tavizsiz mücadele.