>G-T1PWPZ8J68
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Zafer Partisi

NEWSTURK - Zafer Partisi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Zafer Partisi haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Zafer Partisi’nden Sert İmralı Ziyareti Tepkisi Haber

Zafer Partisi’nden Sert İmralı Ziyareti Tepkisi

Zafer Partisi'nden Olaylı İmralı Ziyareti Açıklaması ​Bursa siyasetinin gündemi, Zafer Partisi Bursa İl Başkanlığı tarafından Mudanya'da gerçekleştirilen ve oldukça sert mesajların verildiği basın açıklamasıyla hareketlendi. İmralı Adası'na ulaşımın sağlandığı feribot iskelesinin önünde toplanan partililer, son günlerde kamuoyunda tartışılan yeni çözüm süreci iddiaları ve gündeme gelen imralı ziyareti haberlerine karşı net bir duruş sergiledi. Zafer Partisi Bursa İl Başkanı Cihat Gazi'nin liderliğinde düzenlenen bu kritik açıklamaya, Genel İdare Kurulu (GİK) Üyesi Mahmut Kara, ilçe başkanları, il ve ilçe yöneticileri ile çok sayıda partili ve Mudanyalı vatandaş katılım sağladı. İskele önünde yapılan açıklama, hem seçilen mekanın sembolik önemi hem de içeriğindeki sert eleştirilerle dikkat çekti. ​İmralı Ziyareti ve Çözüm Süreci Tartışmaları ​Mudanya iskelesi önünde gerçekleştirilen basın açıklamasında, Türkiye'nin milli yapısını hedef aldığı öne sürülen senaryolara dikkat çekildi. İl Başkanı Cihat Gazi, yaptığı konuşmada bugün gelinen noktayı bir "çözüm" değil, aksine bir "çözülme ve yıkım" süreci olarak nitelendirdi. Türkiye Cumhuriyeti'nin terörle mücadelede en kararlı olması gereken bir dönemde, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) çatısı altında terör örgütü ile görüşme amacı taşıyan girişimlerin bulunulması ve bu kapsamda gerçekleştirildiği iddia edilen imralı ziyareti gibi temasların milletten gizlenmesi, parti yetkilileri tarafından vicdanlarda derin bir yara olarak tanımlandı. ​Zafer Partisi heyeti, bu sürecin milli birliği tesis etmek bir yana, Türkiye'nin üniter yapısını bozmayı hedefleyen tehlikeli bir proje olduğunu savundu. Kamuoyunun önüne ısıtılarak getirildiği belirtilen bu planın nihai hedeflerinin ise oldukça açık olduğu vurgulandı. Parti kaynaklarına göre bu hedefler; binlerce şehidin kanını elinde bulunduran terörist başı Abdullah Öcalan'a af yolunun açılması, Türkçe'nin yanında başka dillerin "resmi dil" statüsüne sokularak dil birliğinin parçalanması ve Türkiye'nin eyaletlere bölünerek federasyonlaşmaya götürülmesi olarak sıralandı. ​Devlet Ciddiyeti ve İmralı Ziyareti Eleştirisi ​Basın açıklamasının odak noktasını, devletin terörle mücadeledeki geleneksel duruşundan taviz verildiği iddiası oluşturdu. NewsTurk gibi kaynakların da mercek altına aldığı açıklamada, Türk devletinin tarih boyunca hiç bu kadar aciz bir duruma düşürülmediği savunuldu. 27 yıldır hapishanede tutulan ve etkisi kalmadığı belirtilen bir teröristten medet umulmasının devlet aklının iflası olduğu ifade edilirken, devleti yönetenlerin terörü bitiremedikleri gerekçesiyle bir "bebek katilinin" ayağına giderek yardım dilenmesi sert bir dille eleştirildi. ​Yapıldığı öne sürülen imralı ziyareti, Zafer Partisi tarafından Türk devletinin gücünü inkar etmek ve terör örgütünü meşrulaştırmak olarak yorumlandı. "Terörle müzakere edilmez, mücadele edilir" sloganının öne çıktığı açıklamada, bu görüşmelerin devlet teamüllerine, milli güvenlik anlayışına ve milletin talep ettiği şeffaflığa aykırı şekilde gizli yürütülmesinin kabul edilemez olduğu belirtildi. Özellikle terörle mücadele eden güvenlik güçlerinin ve kamu görevlilerinin fedakarlıkları ortadayken, bu tür pazarlıkların masaya yatırılmasının Türk milletinin iradesiyle alay etmek anlamına geldiği vurgulandı. ​Siyasi iktidarın ve ortağının geçmişteki söylemleri ile bugünkü eylemleri arasındaki derin uçurum da eleştirilerin hedefindeydi. Dün "Terörle pazarlık olmaz" diyenlerin bugün teröristlerle pazarlık masasında olduğu, "İmralı'nın kapısını kapattık" diyenlerin ise bugün imralı ziyareti gerçekleştirmek için adeta sıraya girdiği ifade edildi. "Bölücü odaklarla masaya oturmayız" diyen siyasilerin bugün masayı bizzat kurduklarını belirten Gazi, bu tutarsızlığın sadece siyasi bir çelişki değil, devletin itibarı ve milletin güvenliğiyle oynanması anlamına geldiğini söyledi. ​Öğretmenler Günü'nde Gizli Görüşme İddiası ​Açıklamada vicdanları yaralayan en önemli detaylardan biri, söz konusu gizli görüşmelerin tarihine ilişkindi. İddialara göre bu görüşmelerin 24 Kasım Öğretmenler Günü'nde yapılmış olması, tepkilerin dozunu artırdı. Zafer Partisi yetkilileri, bu topraklarda Aybike Yalçın, Necmettin Yılmaz, Fikret Can ve Neşe Alten gibi onlarca öğretmenin PKK tarafından şehit edildiğini hatırlattı. Onlarca gencecik öğretmenin vatanına hizmet ettiği için hedef alındığı bir coğrafyada, devletin şehit öğretmenlerine sahip çıkacağı bir günde onların katilleriyle pazarlık masasına oturmasının, milletin onuruna ve şehitlerin hatırasına ağır bir saygısızlık olduğu dile getirildi. ​Bilgi Kaynağı Olarak Terör Örgütü Ajansları ​Sürecin şeffaflıktan uzak yürütülmesi, basın açıklamasında bir diğer eleştiri konusu oldu. Zafer Partisi, aylardır "Kurdukları Terörsüz Türkiye Komisyonu'nda ne konuşulduğunu halktan saklıyorlar" uyarısında bulunduklarını hatırlattı. "Türk Milleti bilmiyor ama PKK her detayı biliyor" diyen parti yetkilileri, imralı ziyareti gerçekleştiren heyetin bilgisini devlet kurumlarından değil, terör örgütünün sözde haber ajanslarından öğrendiklerini belirtti. ​Ankara'daki yetkililerin görüşmeleri inkar ettiği bir ortamda, terör örgütünün ajansının görüşmeleri dakika dakika paylaştığına dikkat çekildi. Türk devletinin meclisinde kurulan bir komisyonun faaliyetlerini Türk milletinin bilmemesine rağmen Kandil'in biliyor olması, "Bu nasıl bir devlet ciddiyetidir?" sorusuyla eleştirildi. Ayrıca, görüşme tutanaklarının 10 yıl gizli kalacağı yönündeki açıklamalar da, "PKK'nın bildiğini Türk Milleti'nden gizlemek devlet sırrı değildir, ayıptır, ihanettir" sözleriyle protesto edildi. ​Zafer Partisi, Türk milletinin hiçbir ferdinin terörle yapılan gizli pazarlıkları kabul etmeyeceğini belirterek, TBMM'yi pazarlık masasının aracı haline getiren bu sürecin derhal durdurulması çağrısında bulundu. Açıklama, hiçbir siyasi çıkarın şehitlerin kanından değerli olmadığı ve ülkenin bir karış toprağının dahi pazarlık konusu yapılamayacağı vurgusuyla son buldu.

Zafer Partisi’nden Orhangazi'de Kadına Şiddet Konferansı Haber

Zafer Partisi’nden Orhangazi'de Kadına Şiddet Konferansı

Orhangazi'de Kadına Şiddet Konferansı ile Toplumsal Farkındalık Hedefleniyor ​Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında Bursa'nın Orhangazi ilçesinde önemli bir buluşma gerçekleştiriliyor. Zafer Partisi Orhangazi İlçe Başkanlığı tarafından organize edilen Orhangazi Kadına Şiddet Konferansı, konunun uzmanlarını ve ilçe halkını bir araya getirerek şiddetin çok boyutlu yapısını irdelemeyi amaçlıyor. ​Toplumsal bir yara haline gelen ve küresel ölçekte mücadele gerektiren kadına yönelik şiddet konusu, Orhangazi’de düzenlenecek kapsamlı bir panelle ele alınıyor. Elde edilen bilgilere göre, Zafer Partisi Orhangazi İlçe Başkanlığı'nın ev sahipliğinde gerçekleşecek olan bu organizasyon, şiddet olgusunu sadece bir sonuç olarak değil; psikolojik, hukuki ve toplumsal nedenleriyle birlikte masaya yatırmayı hedefliyor. Organizasyon komitesinden edinilen detaylara göre etkinlik, "Kadınlar İnsan; Biz İnsanoğluyuz" mottosuyla, halk ozanı Neşet Ertaş'ın derinlikli sözüne atıfta bulunarak şiddete karşı insani bir duruş sergilemeyi amaçlıyor. ​Orhangazi'de Kadına Şiddet Konferansı Kapsamı ve Konuşmacılar ​Gerçekleştirilecek olan Orhangazi Kadına Şiddet Konferansı, alanında uzman isimlerin katılımıyla şiddet olgusuna akademik ve pratik bir bakış açısı getirmeyi planlıyor. Programın içeriği incelendiğinde, konunun sadece mağduriyet üzerinden değil, çözüm önerileri ve hak arama süreçleri üzerinden de tartışılacağı görülüyor. Etkinlikte yer alacak konuşmacıların uzmanlık alanları, panelin çok yönlü yapısını ortaya koyuyor. ​Programın konuşmacı listesinde Psikolojik Danışman Rüveyda Dönmez ve Psikolojik Danışman Miraç Bayer yer alıyor. Uzmanların, şiddetin fail ve mağdur üzerindeki psikolojik etkilerini, şiddet döngüsünün nasıl kırılacağını ve toplumsal travmaların birey üzerindeki yansımalarını aktarması bekleniyor. Psikolojik boyutun yanı sıra konunun hukuki zemini de etkinlikte geniş yer tutacak. Avukat Tuğba Nefin Tunçel, şiddet mağdurlarının yasal hakları, koruma kararları ve Türk Ceza Kanunu kapsamındaki yaptırımlar hakkında katılımcıları bilgilendirecek. Bu üçlü uzman kadrosu, katılımcılara şiddetle mücadelede hem ruhsal hem de yasal donanım sağlamayı hedefliyor. ​Şiddetin Toplumsal ve Psikolojik Boyutları ​Düzenlenen panelin ana eksenini, afişte de belirtildiği üzere kadına yönelik şiddetin toplumsal, psikolojik ve hukuki boyutları oluşturuyor. Uzman raporlarının ortak görüşü, şiddetle mücadelenin sadece cezai yaptırımlarla sınırlı kalamayacağını, bunun yanı sıra köklü bir zihniyet değişimine ihtiyaç duyulduğunu göstermektedir. Orhangazi Kadına Şiddet Konferansı, tam da bu noktada toplumsal farkındalığı artırarak önleyici bir rol üstlenmeyi amaçlıyor. ​Psikolojik Danışmanların sunumlarında, şiddetin görünmeyen yüzü olan psikolojik baskı, ekonomik şiddet ve manipülasyon gibi kavramların da irdelenmesi öngörülüyor. Toplumun temel taşı olan ailenin ve bireyin sağlığı açısından, şiddetin erken tespiti ve önlenmesi hayati önem taşıyor. NewsTurk kaynaklarının derlediği bilgilere göre, yerel yönetimlerin ve siyasi parti teşkilatlarının bu tip farkındalık çalışmaları, toplum tabanında bilinç oluşturulması açısından kritik bir değere sahip. ​Etkinlik Takvimi ve Katılım Detayları ​Orhangazi halkının davetli olduğu bu anlamlı organizasyonun detayları netleşti. Vatandaşların yoğun ilgi göstermesi beklenen konferans, 23 Kasım 2025 tarihinde gerçekleştirilecek. Hafta sonuna denk gelen Pazar günü yapılacak olan etkinlik için belirlenen başlama saati ise 19:30 olarak açıklandı. ​Etkinliğe ev sahipliği yapacak mekan, ilçenin önemli kültür sanat noktalarından biri olan Orhangazi Gençlik ve Kültür Merkezi olacak. Merkezi konumu sayesinde ilçe sakinlerinin kolaylıkla ulaşım sağlayabileceği bir lokasyonda düzenlenen panel, "Kadına Şiddete Hayır" sloganıyla tüm vatandaşlara açık olacak. Zafer Partisi Orhangazi İlçe Başkanlığı, yayınladığı görsel materyallerle tüm ilçe halkını bu farkındalık hareketine katılmaya davet etti. ​25 Kasım ve Mücadelenin Önemi ​Bu etkinlik, her yıl küresel çapta anılan "Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü" kapsamında organize ediliyor. Birleşmiş Milletler tarafından tanınan bu özel gün, dünya genelinde kadınların maruz kaldığı şiddete dikkat çekmek ve çözüm yolları aramak için bir vesile kabul ediliyor. Orhangazi Kadına Şiddet Konferansı da bu evrensel mücadelenin yerel bir ayağı olarak, Orhangazi'de yaşayan vatandaşların bilinçlendirilmesine katkı sunmayı hedefliyor. ​Uzmanların ve hukukçuların bir araya geleceği bu platform, şiddetle mücadelede "sıfır tolerans" anlayışının yerleşmesi için atılan adımlardan biri olarak değerlendiriliyor.

Prof.Dr. Ümit Özdağ'dan Basın Açıklaması. Sert Mesajlar Haber

Prof.Dr. Ümit Özdağ'dan Basın Açıklaması. Sert Mesajlar

Zafer Partisi Genel Merkezi'nde düzenlenen haftalık toplantıda konuşan Prof. Dr. Ümit Özdağ, ülke gündemine dair çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. Ümit Özdağ basın açıklaması kapsamında, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin kuruluş yıl dönümünden toplumsal asayiş olaylarına, anayasa tartışmalarından terörle mücadele stratejilerine kadar geniş bir yelpazede eleştirilerini dile getirdi. Özdağ, Türkiye'nin içinde bulunduğu durumu "güvenlik ve asayişin kalmadığı bir dönem" olarak nitelendirirken, hükümetin dış politika hamlelerini de sert bir dille eleştirdi. ​Kıbrıs'ta "İki Devletli Çözüm" Israrı ve Mavi Vatan Uyarısı ​Toplantının ilk gündem maddesi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin (KKTC) 42. kuruluş yıl dönümüydü. Özdağ, Kıbrıs Türk halkının bağımsızlık mücadelesini ve kurucu liderler Dr. Fazıl Küçük ile Rauf Denktaş'ı anarak başladığı konuşmasında, adadaki siyasi çözüm süreçlerine değindi. Raporların ortak görüşü, Özdağ'ın federasyon temelli çözüm önerilerini kesin bir dille reddettiğini ve "tek yolun iki ayrı bağımsız devlet" olduğunu vurguladığını gösteriyor. ​Özdağ, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin (GKRY) silahlanma faaliyetlerine ve bölgedeki askeri hareketliliğe dikkat çekti. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) Rum kesimine yönelik silah ambargosunu kaldırması ve İsrail ile yapılan askeri tatbikatların Türkiye için bir tehdit unsuru olduğunu belirtti. Açıklamada, Yunanistan'ın Ege Denizi'ndeki adalar üzerindeki egemenlik iddialarına karşı hükümetin sessiz kaldığı savunulurken, "Mavi Vatan'ın unutulduğu" eleştirisi öne çıktı. ​Toplumsal Travmalar: İstanbul ve Şanlıurfa'daki Ölümler ​Basın toplantısının en dikkat çeken bölümlerinden biri, son günlerde Türkiye'yi sarsan iki ayrı trajediye ayrıldı. Özdağ, İstanbul'da yaşanan ve "Böcek ailesi" olarak bilinen dört kişilik bir ailenin şüpheli ölümüne değindi. İstanbul Fatih'te meydana gelen olayda, anne, baba ve iki çocuğun hayatını kaybetmesi, kamuoyunda derin bir üzüntü yaratmıştı. Adli Tıp Kurumu raporlarına da yansıyan olayda, kimyasal zehirlenme şüpheleri üzerinde durulurken, Özdağ bu durumu ekonomik ve sosyal çöküşün bir yansıması olarak değerlendirdi. ​Bir diğer vahim olay ise Şanlıurfa'da yaşandı. Bir marangoz atölyesinde çalışan 15 yaşındaki çırak Muhammed Kendirci'nin, ustası tarafından maruz kaldığı şiddet sonucu hayatını kaybetmesi, toplantıda "toplumsal vicdanın kanadığı" bir örnek olarak sunuldu. Basına yansıyan bilgilere göre, çocuğun kompresörle hava verilerek işkenceye uğraması ve hastanede yaşamını yitirmesi, çocuk işçiliği ve şiddet sarmalı tartışmalarını yeniden alevlendirdi. Özdağ, bu olayları "Türkiye'de artık güven ve asayişin kalmadığının kanıtı" olarak sundu. ​"Yeni Süreç" ve Anayasa Tartışmalarına Sert Tepki ​Ümit Özdağ basın açıklamasının siyasi ayağında ise, son dönemde alevlenen "yeni çözüm süreci" ve anayasa değişikliği tartışmaları vardı. Özdağ, iktidar kanadından ve MHP lideri Devlet Bahçeli'den gelen, terör örgütü lideri Abdullah Öcalan'ın mecliste konuşma yapmasına yönelik çağrıları "tarihi bir hata" olarak nitelendirdi. Özdağ, bu tür girişimlerin "devletin terör örgütü karşısında diz çökmesi" anlamına geleceğini savundu. ​Özdağ, mecliste kurulması planlanan komisyonlara üye verecek milletvekillerine de seslendi. NewsTurk tarafından takip edilen süreçte, Özdağ'ın "Tarihe teröristin ayağına giden vekil olarak geçmeyin" çağrısı, siyasi kulislerde yankı uyandırdı. Ayrıca, hükümetin "İkinci Cumhuriyet" veya "Yeni Devlet" adı altında anayasal düzeni değiştirmeyi hedeflediğini iddia eden Özdağ, Zafer Partisi'nin bu süreçte üniter devlet yapısını ve anayasanın ilk dört maddesini savunmaya devam edeceğini belirtti. ​Bölgesel Tehditler ve "Teröristan" İddiası ​Konuşmanın dış politika bölümünde, Suriye ve Irak'ın kuzeyindeki gelişmeler ele alındı. Özdağ, bölgede bir "Teröristan" kurulmaya çalışıldığını ve bunun Türkiye'nin toprak bütünlüğünü tehdit ettiğini öne sürdü. ABD ve İsrail'in bölgedeki stratejik hamlelerinin, Türkiye'nin güney sınırlarında fiili bir durum yarattığını belirten Özdağ, hükümetin bu gelişmelere karşı daha kararlı bir duruş sergilemesi gerektiğini ifade etti. Golan Tepeleri örneğini vererek sınır güvenliğindeki zafiyetlere dikkat çekti. ​Zafer Partisi lideri, konuşmasını Türk milletine birlik çağrısı yaparak sonlandırdı. Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik, sosyal ve siyasi krizden çıkışın ancak ulusal egemenliğe sahip çıkılarak mümkün olacağını vurguladı.

Bahçeli'den İmralı açıklaması: "Gerekirse Ben Giderim" Haber

Bahçeli'den İmralı açıklaması: "Gerekirse Ben Giderim"

Ankara'da siyasi gündem, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin grup toplantısında yaptığı tarihi çıkışla sarsıldı. "Terörsüz Türkiye" hedefi doğrultusunda Abdullah Öcalan ile görüşme tartışmalarına son noktayı koyan Bahçeli, sürecin tıkanması durumunda inisiyatif alarak bizzat İmralı'ya gidebileceğini duyurdu. Bahçeli'den İmralı açıklaması, İYİ Parti'nin ardından Zafer Partisi ve Yeniden Refah Partisi liderlerinden de sert ve manidar tepkiler aldı. ​"Gerekirse Yanıma Üç Arkadaşımı Alır Giderim" ​MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, çözüm süreci tartışmalarında geri adım atmayacağının sinyalini verdi. İmralı ziyaretleri konusundaki "ayak sürüme" iddialarına tepki gösteren Bahçeli, şu ifadeleri kullandı: ​"İmralı'ya gidilmesine ayak sürmenin manası yok. Açık açık söylüyorum. Gerekirse alırım yanıma üç arkadaşımı, kendi imkanlarımızla İmralı'ya gitmekten gocunmam, çekinmem, bir masa etrafında yüz yüze gelmekten de imtina etmem." ​MHP grubuna dönerek "İmralı'ya gitmeme izin veriyor musunuz?" diye soran ve ayakta alkışlarla onay alan Bahçeli, bu hamlesiyle sürecin ciddiyetini ve kararlılığını ortaya koydu. ​Liderlerden Yaylım Ateşi: Özdağ ve Erbakan'dan Sert Çıkışlar ​Bahçeli'nin bu beklenmedik "Ben giderim" çıkışı, milliyetçi ve muhafazakar muhalefet kanadında geniş yankı buldu. İYİ Parti lideri Müsavat Dervişoğlu'nun "Salın gitsin" çıkışının ardından, Ümit Özdağ ve Fatih Erbakan da tartışmaya dahil oldu. ​Ümit Özdağ: "Tarihi Bir Kırılma Noktası" ​Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, Bahçeli'den İmralı açıklaması sonrası yaptığı değerlendirmede, Türkiye'nin tehlikeli bir sürece girdiğini savundu. Özdağ, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı: ​"Türkiye Cumhuriyeti bir tarihi kırılma noktasına sürükleniyor. Tüm vatansever yurttaşları Zafer Partisi'ne davet ediyorum. Korkma! Zafer Partisi'ne üye ol, aileni ve vatanını savun." ​Özdağ'ın bu sözleri, sürecin milliyetçi tabanda yarattığı endişeyi ve tepkiyi organize etme çabası olarak yorumlandı. ​Fatih Erbakan: "Kendisine ve Heyetine Hayırlı Yolculuklar" ​Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan ise Bahçeli'nin açıklamalarına ironik bir dille yanıt verdi. Daha önce "Meclis'e gelemiyorsa teklif sahibi Bahçeli gitsin" diyen Erbakan, Bahçeli'nin bugünkü "Giderim" sözleri üzerine şu değerlendirmeyi yaptı: ​"TBMM Abdullah Öcalan'ın ayağına gitmemelidir dedik. Gidilecekse de teklif sahibi Sayın Bahçeli gitsin dedik. Sayın Bahçeli bugün İmralı'ya gitmeye hazır olduğunu açıkladı. Kendisine ve heyetine hayırlı yolculuklar diliyoruz!" ​Müsavat Dervişoğlu: "Salın Gitsin!" ​Tartışmanın fitilini ateşleyen ilk tepkilerden biri İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu'ndan gelmişti. Dervişoğlu, Bahçeli'nin gitme isteğine atıfta bulunarak sosyal medyadan sadece "Salın gitsin!" ifadesini paylaşmıştı. ​Hükümet Kanadından İlk Ses: Yetki Komisyonda ​Siyasi liderlerin bu sert polemiği sürerken, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç sürecin resmi prosedürlerine dikkat çekti. Bakan Tunç, İmralı ziyaretleri konusundaki takdir yetkisinin TBMM'deki Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'na ait olduğunu belirterek, "Ziyaret konusu komisyonun vereceği karar doğrultusunda gerçekleşecektir" açıklamasını yaptı. ​Raporların ortak görüşü gösteriyor ki, Bahçeli'nin bu hamlesi sadece bir niyet beyanı olmanın ötesinde, muhalefet partilerini pozisyon almaya zorlayan stratejik bir adım olarak siyasi tarihe geçti.

Emekli Albay Orkun Özeller'e tahliye kararı verildi Haber

Emekli Albay Orkun Özeller'e tahliye kararı verildi

Emekli Albay Orkun Özeller'e Tahliye Kararı: 57 Günlük Tutukluluk Sona Erdi ​Bugün görülen davada Emekli Albay Orkun Özeller'e tahliye kararı çıktı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin şikayeti üzerine sosyal medya paylaşımları nedeniyle 57 gündür tutuklu bulunan Özel Kuvvetler Komutanlığı'ndan emekli Kurmay Albay, İstanbul 8. Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki ilk duruşmasında serbest bırakıldı. Birkaç bağımsız haber kaynağında doğrulanan bilgilere göre, mahkeme Özeller'in bir suçtan beraatine, "kamu görevlisine hakaret" suçundan ise hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına (HAGB) hükmederek tutukluluğunu sonlandırdı. Karar, adliye koridorunda bekleyen destekçileri tarafından sloganlarla karşılandı. ​Çağlayan Adliyesi'nde Kritik Duruşma: Yoğun İlgi ​Emekli Albay Özeller'in yargılandığı davanın ilk duruşması, 12 Kasım 2025 (bugün) tarihinde İstanbul Çağlayan Adliyesi'nde bulunan 8. Asliye Ceza Mahkemesi'nde gerçekleştirildi. Duruşma, kamuoyunda ve özellikle gazi ile şehit yakını çevrelerinde yakından takip ediliyordu. Duruşmayı izlemek üzere Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, Şehit Anneleri Derneği Başkanı Pakize Akbaba ve çok sayıda gazi ile şehit yakını adliyeye gelerek Özeller'e destek verdi. ​Salona olan yoğun ilgi nedeniyle, izleyicilerin bir kısmı için SEGBİS (Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi) bağlantısıyla karşı salonun da açıldığı teyit edildi. Bu yoğun destek, davanın sadece hukuki bir süreç olmadığını, aynı zamanda toplumsal bir hassasiyeti de yansıttığını gösterir nitelikteydi. ​Davanın temelini, Özeller'in sosyal medya üzerinden yaptığı ve "çözüm süreci" olarak bilinen döneme ilişkin eleştirilerini içeren paylaşımları oluşturuyordu. İddianamede, emekli albay için iki ayrı suçlama yöneltiliyordu: "halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme" ve "kamu görevlisine görevinden dolayı sesli, yazılı veya görüntülü bir ileti ile alenen hakaret". Özeller, bu suçlamalar nedeniyle 16 Eylül'den bu yana, yani 57 gündür tutuklu bulunuyordu. ​Özeller'in Kapsamlı Savunması ve Davanın Gidişatı ​Duruşmanın en kritik anlarından biri, Emekli Albay Orkun Özeller'in yaptığı savunmaydı. Raporların ortak görüşü gösteriyor ki, Özeller mahkemede yaklaşık 35 dakika süren, kapsamlı ve etkili bir savunma gerçekleştirdi. Savunmasına başlarken, ömrünün büyük bir bölümünü terörle mücadeleye adadığını ve Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde girmediği çatışma türünün kalmadığını vurguladı. Üniformasının "şehit kanıyla bezendiğini" belirten Özeller, vatan savunmasındaki kararlılığının ve bu uğurda yaşadıklarının altını çizdi. ​Özeller, davaya konu olan paylaşımlarının anayasal ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu savundu. Amacının "çözüm süreci" eleştirileri üzerinden toplumu bir kez daha aynı hataya düşmemesi için uyarmak ve terörle mücadelenin sekteye uğradığı o döneme dair "gerçeği göstermek" olduğunu ifade etti. Paylaşımlarının terörü meşrulaştırmak gibi bir amacı olmadığını, tam tersine terörle mücadeledeki tecrübelerini ve yaşananları aktarmak olduğunu belirtti. ​Savunmasını, "Beni PKK'lar, NATO'cular, FETÖ ve FETÖ vari yapılar sevmez. Beni gaziler, şehit yakınları, komutanlar ve aziz Türk Milleti sever," sözleriyle tamamlayarak duruşunu net bir şekilde ortaya koydu. Özeller'in avukatları da müvekkilinin ifadelerinde herhangi bir suç unsuru bulunmadığını, eleştirilerinin sert olmakla birlikte ifade özgürlüğü sınırları içinde kaldığını Yargıtay'ın emsal kararlarına atıfta bulunarak destekledi. ​Savcılık Mütalaası Orkun Özeller'e Tahliye Kararı Talebi ​Savunmaların tamamlanmasının ardından, duruşma savcısı esas hakkındaki mütalaasını sundu. Savcının mütalaası, davanın seyri açısından belirleyici oldu ve tahliye yolunu açtı. Birkaç bağımsız haber kaynağında doğrulanan bilgilere göre, savcılık, Özeller'in "halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme" suçlaması yönünden beraatını talep etti. Bu, iddianamedeki en ciddi suçlamalardan birinin savcılık makamı tarafından da desteklenmediği anlamına geliyordu. ​Bununla birlikte savcı, "kamu görevlisine hakaret" suçundan ise Özeller'in cezalandırılmasını istedi. Ancak mütalaanın en kritik noktası, savcının, ceza talebine rağmen Özeller'in tutuklulukta geçirdiği 57 günlük süreyi dikkate alarak derhal tahliyesini talep etmesiydi. Savcının bu talebi, mahkemenin nihai kararının da habercisi oldu ve salonda bekleyenler arasında olumlu bir hava yarattı. ​Mahkemeden Orkun Özeller'e Tahliye Kararı: Beraat ve HAGB ​Mahkeme heyeti, mütalaanın ardından karar için kısa bir ara verdi. Aranın ardından açıklanan kararda, Emekli Albay Orkun Özeller'e tahliye kararı resmen duyuruldu. Heyet, savcılık mütalaasına büyük ölçüde uyarak, Özeller'in "halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme" suçundan beraatine hükmetti. Bu kararla, paylaşımlarının toplumsal bir infiale yol açmadığı veya böyle bir kastı bulunmadığı mahkeme tarafından tescillenmiş oldu. ​İkinci suçlama olan "kamu görevlisine görevinden dolayı alenen hakaret" konusunda ise mahkeme, Özeller'i suçlu buldu ve bir ceza takdir etti. Ancak mahkeme, bu ceza için "hükmün açıklanmasının geri bırakılması" (HAGB) kararı uyguladı. Hukuki olarak HAGB kararı, sanığın belirli bir denetim süresi içinde (genellikle 5 yıl) kasıtlı yeni bir suç işlememesi halinde, açıklanan hükmün ortadan kaldırılması ve davanın düşmesi anlamına gelmektedir. Bu karar, Özeller'in siciline bir mahkumiyet işlemediği gibi, cezaevinde kalmasını gerektiren bir yaptırım da içermiyordu. ​Bu iki kararın birleşimi sonucunda, 16 Eylül'den bu yana 57 gündür Silivri'deki Marmara Kapalı Cezaevi'nde tutuklu bulunan Özeller'in derhal tahliyesine karar verildi. Kararın açıklanmasıyla birlikte adliye koridorlarında bekleyen destekçileri arasında büyük bir sevinç yaşandı ve "Orkun Albay onurumuzdur" şeklinde sloganlar atıldı. ​Tahliye Sonrası İlk Açıklama ​Akşam saatlerinde Silivri'deki Marmara Kapalı Cezaevi'nden serbest bırakılan Emekli Albay Orkun Özeller, çıkışta kendisini bekleyen yakınları ve destekçilerine kısa bir açıklama yaptı. Özeller, "hukukun gereğinin tecelli ettiğini" belirterek, adalete olan inancını dile getirdi. Verdiği mücadelenin kişisel olmadığını, bu mücadeleyi vatan uğruna canlarını veren şehit arkadaşları adına sürdürdüğünü vurguladı. Özeller'in serbest kalması, özellikle gazi ve şehit yakını dernekleri tarafından memnuniyetle karşılandı.

Ümit Özdağ Öcalan İddiası: 'Sürecin Sonu Af ve Özgürlük Haber

Ümit Özdağ Öcalan İddiası: 'Sürecin Sonu Af ve Özgürlük

Ümit Özdağ Öcalan İddiası: 'Sürecin Sonu Af ve Özgürlük' ​Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, NOW TV'de katıldığı Çalar Saat programında İlker Karagöz'ün konuğu olarak siyaset gündemini sarsan açıklamalarda bulundu. Özdağ, PKK'nın son dönemdeki geri çekilme hamlesinin bir "halkla ilişkiler çalışması" olduğunu öne sürdü. En dikkat çekici Ümit Özdağ Öcalan iddiası ise, terörist başı Abdullah Öcalan'ın serbest kalacağı ve bu sürecin anayasal değişikliklerle sonuçlanacağı yönündeki sözleri oldu. Özdağ, sürecin sonunda Öcalan'ın 'fiilen DEM Genel Başkanı' olacağını iddia etti. ​PKK'nın Geri Çekilmesi: 'Bir PR Çalışması' ​Özdağ, terör örgütü PKK'nın 28 kişilik bir grubu geri çekmesinin bir "göstermelik" adım olduğunu savundu. Daha önce Türkiye içinde 60 örgüt üyesinin hareket halinde olduğunu belirttiğini hatırlatan Özdağ, 28 kişinin çekilmesinin bu iddiasını doğruladığını ve geride hala 32 örgüt üyesinin bulunduğunu öne sürdü. ​Bu adımların, Fatih Altaylı'nın Abdullah Öcalan ile yıllar önce yapılmış ancak yeni yayınlanan röportajıyla aynı döneme denk gelmesine dikkat çeken Özdağ, tüm bunların bir "PR çalışması" olduğunu belirtti. Bu sürecin, Hakan Fidan, Yılmaz Tunç ve İbrahim Kalın'ın Meclis'te yapacağı toplantılar öncesinde kamuoyunu hazırlamak için tasarlandığını iddia etti. ​Ümit Özdağ Öcalan İddiası: 'Serbest Kalacak' ​Özdağ, konuşmasının en çarpıcı bölümünde, yürütüldüğünü iddia ettiği sürecin "olmazsa olmazı" olarak Abdullah Öcalan'ın serbest kalmasını gösterdi. Bu iddiasını, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin geçmişte "umut hakkı" ile ilgili yaptığı açıklamalara dayandırdı. Özdağ, sürecin sonunda Öcalan'ın kesinlikle serbest kalacağını savundu. ​'İmralı Tahsis Ediliyor: Evlenecek, Özel Kalemi Olacak' ​Serbest kalma sürecinden önce İmralı'daki koşulların değiştirileceğini iddia eden Özdağ, adanın fiilen Öcalan'a "tahsis edileceğini" öne sürdü. Bu kapsamda Öcalan'ın uluslararası görüşmeler yapacağını, adada evleneceğini ve kendisine bir "özel kalem müdürü" atanacağını iddia etti. Özdağ, bu değişikliklerle Öcalan'ın "fiilen DEM Genel Başkanı" haline getirileceğini belirtti. ​Anayasa Değişikliği: Yeni Ümit Özdağ Öcalan İddiası ​Zafer Partisi lideri, sürecin nihai hedefinin anayasal değişiklikler olduğunu belirtti. Örgütün "bireysel haklar" değil, "kolektif haklar" talep ettiğini ifade eden Özdağ, bu doğrultuda Anayasa'nın 66. (Türk Vatandaşlığı) ve 42. (Eğitim Dili) maddelerinin değiştirilmek istendiğini savundu. ​Özdağ, 66. madde değişikliğiyle Anayasa'nın giriş bölümüne "Türk, Kürt, Arap" ifadelerinin eklenerek "çok uluslu devlet" yapısına geçilmesinin hedeflendiğini öne sürdü. 42. madde ile "Kürtçe eğitim" yolunun açılacağını belirten Özdağ, bu durumun "Kürt tarihi" adı altında, Öcalan'ın "Sultan Alparslan Kürt'tü" gibi direktiflerine dayalı bir eğitim sistemini getireceğini iddia etti. Özdağ, "federasyon" kelimesinin kullanılmadan, "Avrupa Özerklik Şartı" aracılığıyla yerel yönetimler üzerinden özerklik verileceğini de sözlerine ekledi. ​Ankara Seçimlerinde Mansur Yavaş'a Şartlı Destek ​Özdağ, yaklaşan yerel seçimlere de değinerek, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş'ın adaylığına ilişkin soruları yanıtladı. 2022 yılının Nisan ayında Yavaş'ın cumhurbaşkanlığı adaylığını ilk kez kendisinin dile getirdiğini hatırlatan Özdağ, CHP'nin Yavaş'ı Ankara için tekrar aday göstermesi durumunda Zafer Partisi'nin tutumunun ne olacağını açıkladı. Özdağ, "Yetkili kurullarımızda değerlendiririz. Genel kanaat ve tabanımızın talebi doğrultusunda destek olabiliriz" ifadelerini kullanarak, Yavaş'ın adaylığına yeşil ışık yaktı. ​'Davutoğlu ve Babacan Geri Dönmek İçin Can Atıyor' ​Meclis resepsiyonunda ortaya çıkan ve AK Parti, DEVA Partisi ve Gelecek Partisi liderlerini bir arada gösteren fotoğrafı da yorumlayan Özdağ, bu fotoğrafı bir "ittifak fotoğrafı" veya "Öcalan komisyonu ittifakı" olarak nitelendirdi. Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu'nun AK Parti'ye "geri dönmek için can attığını" iddia eden Özdağ, bu liderlerin siyasi ağırlıklarını sadece Recep Tayyip Erdoğan'a borçlu olduklarını anladıklarını savundu. Özdağ, bu iki ismin, kendilerini Meclis'e taşıyan CHP seçmeninin oylarına "ihanet ederek" AK Parti'ye geçme hevesinde olduklarını öne sürdü. ​Sosyal Çöküntü Uyarısı: '9 Milyon Bağımlı Var' ​Programın son bölümünde Türkiye'deki sosyal sorunlara dikkat çeken Özdağ, ülkede 9 milyon uyuşturucu ve kumar bağımlısı olduğunu iddia etti. Futbol dünyasındaki bahis skandalına da değinen Özdağ, 154 hakem ve gözlemcinin bahis oynadığının ortaya çıkmasının utanç kaynağı olduğunu belirtti. Bu sorunlarla mücadele etmek için Zafer Partisi bünyesinde "Tertemiz Türkiye Projesi"ni başlattıklarını, bu projenin emekli emniyet müdürleri Mahmut Karaslan ve Fatih Eryılmaz ile psikiyatri profesörü Sertaç Ak tarafından yürütüldüğünü açıkladı.

Zafer Partisi Lideri Ümit Özdağ'dan Mansur Yavaş'a Destek Haber

Zafer Partisi Lideri Ümit Özdağ'dan Mansur Yavaş'a Destek

Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ'dan Mansur Yavaş'a destek ziyareti gerçekleşti. Özdağ, hakkında soruşturma izni talep edilen Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş'ı makamında ziyaret ederek parti olarak tam destek verdiklerini kamuoyuna duyurdu. Ziyaretin ardından yapılan basın açıklamasında Özdağ, mevcut yargı girişimlerinin siyasi olduğunu ve "düşman ceza hukuku" uygulaması niteliği taşıdığını belirtti. ​Özdağ, açıklamasının temelini Anayasa'nın eşitlik ilkesine dayandırdı. "Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 10. maddesi, bütün yurttaşların yasalar önünde eşit olduğunu belirler. Siyasi görüşü, dili, mezhebi ne olursa olsun," diyen Özdağ, bu ilkenin son dönemde iktidar tarafından erozyona uğratıldığını ifade etti. Yargının, muhalefete yönelik siyasi bir araç olarak kullanıldığını vurgulayan Zafer Partisi lideri, bu durumun anayasal düzenle çeliştiğini dile getirdi. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş'a yönelik başlatılan sürecin de bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiğini belirtti. ​Ümit Özdağ'dan Mansur Yavaş'a Destek: "Hukuku Gözettiğinden Eminiz" ​Mansur Yavaş'ın Türk halkı tarafından tanındığını ve sevildiğini belirten Ümit Özdağ, Yavaş'ın uzun yıllar hukukçu kimliğiyle hizmet ettiğini hatırlattı. Özdağ, "Yapmış olduğu her şeyde hukuku gözeterek yaptığından biz eminiz, kendisini yıllardan beri tanıyoruz. Aynı partide de bir dönem siyaset yaptık," ifadelerini kullanarak Yavaş'ın hukuka bağlılığına olan güvenini dile getirdi. Bu ziyaretin amacının, Zafer Partisi'nin tüm kadrolarıyla birlikte Mansur Yavaş'a olan desteğini net bir şekilde ortaya koymak olduğunu söyledi. Özdağ, "Bugün de Mansur Bey'in yanındayız. Yarın da olumlu olumsuz olacak gelişmelerde Mansur Bey'in arkasında olmaya devam edeceğiz. Ta ki düşman ceza hukuku uygulamalarına son verilene kadar," diyerek desteklerinin koşulsuz ve sürekli olacağının altını çizdi. Bu açıklama, hukuki sürecin siyasi boyutuna dikkat çekerken, partiler arası bir dayanışma örneği olarak kaydedildi.

Zafer Partili Kara’dan Türkiye’nin su egemenliği uyarısı Haber

Zafer Partili Kara’dan Türkiye’nin su egemenliği uyarısı

Zafer Partisi Genel İdare Kurulu (GİK) Üyesi Mahmut Kara, Newstürk’e verdiği özel röportajda, Türkiye’nin su egemenliği konusunda kritik iddialarda bulunarak su kaynaklarının “sessiz bir özelleştirme” ile sermayenin kontrolüne geçtiğini belirtti. Kara, suyun milli bağımsızlığın en hayati unsurlarından biri olduğunu vurgulayarak mevcut politikaların ülkenin geleceği için ciddi riskler barındırdığını ifade etti. ​Mahmut Kara, 2011 yılında yürürlüğe giren Sulama Birlikleri Yasası’nın, tarımsal suyu küçük çiftçinin elinden alarak bürokrasinin ve sermayenin yönetimine bıraktığını savundu. Kara'ya göre bu yasa, "görünürde tarımsal verimliliği artırma" amacı taşısa da, asıl sonuç köylünün kendi toprağındaki suya bile ancak izinle erişebildiği bir sistemin kurulması oldu. Devlet Su İşleri’nin (DSİ) rolünün azaltıldığını belirten Kara, “katılımcı özelleştirme” adı altında kurulan birliklerin artık hangi tarlanın sulanacağına, hangi ürünün ekileceğine ve hangi tohumun kullanılacağına karar verdiğini iddia etti. Bu durumun, üreticinin kendi toprağı üzerindeki kontrolünü kaybetmesi anlamına geldiğini söyledi. Uluslararası Anlaşmalar ve Türkiye'nin Su Egemenliği Riski ​Röportajda dış baskılara da dikkat çeken Mahmut Kara, Avrupa Birliği tarafından gündeme getirilen Espoo, Aarhus ve Helsinki gibi sözleşmelerin Türkiye’ye “uluslararası su” kavramını dayattığını ileri sürdü. Bu tanımın kabul edilmesinin, Fırat ve Dicle gibi sınır aşan nehirlerin yönetimini Türkiye’nin egemenliğinden çıkarıp çok uluslu denetim mekanizmalarına devretme riski taşıdığını belirtti. Kara, “Dağımıza düşen karın, o karın oluşturduğu ırmağın yönetimi artık bizim değil, Brüksel’in onayıyla yapılacaktır. Dahası, bu masalarda yalnızca Avrupa değil, İsrail gibi bölgesel aktörler de söz sahibi olacaktır,” diyerek tehlikenin boyutuna işaret etti. Kara, bu tablonun sadece suyun değil, Türkiye’nin su egemenliği ile birlikte milli egemenliğin de paylaşılması anlamına geldiğini vurguladı. Sözlerini, "Bir ülkenin suyunu kontrol eden, geleceğini de kontrol eder. Türk’ün suyu Türk toprağında kalmadıkça, bu milletin bağımsızlığı da susuz kalır," ifadeleriyle tamamladı. NewsTurk Özel Röportaj: Turgay Şimşek

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.