>G-T1PWPZ8J68
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Türkçe

NEWSTURK - Türkçe haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Türkçe haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Zafer Partisi’nden Sert İmralı Ziyareti Tepkisi Haber

Zafer Partisi’nden Sert İmralı Ziyareti Tepkisi

Zafer Partisi'nden Olaylı İmralı Ziyareti Açıklaması ​Bursa siyasetinin gündemi, Zafer Partisi Bursa İl Başkanlığı tarafından Mudanya'da gerçekleştirilen ve oldukça sert mesajların verildiği basın açıklamasıyla hareketlendi. İmralı Adası'na ulaşımın sağlandığı feribot iskelesinin önünde toplanan partililer, son günlerde kamuoyunda tartışılan yeni çözüm süreci iddiaları ve gündeme gelen imralı ziyareti haberlerine karşı net bir duruş sergiledi. Zafer Partisi Bursa İl Başkanı Cihat Gazi'nin liderliğinde düzenlenen bu kritik açıklamaya, Genel İdare Kurulu (GİK) Üyesi Mahmut Kara, ilçe başkanları, il ve ilçe yöneticileri ile çok sayıda partili ve Mudanyalı vatandaş katılım sağladı. İskele önünde yapılan açıklama, hem seçilen mekanın sembolik önemi hem de içeriğindeki sert eleştirilerle dikkat çekti. ​İmralı Ziyareti ve Çözüm Süreci Tartışmaları ​Mudanya iskelesi önünde gerçekleştirilen basın açıklamasında, Türkiye'nin milli yapısını hedef aldığı öne sürülen senaryolara dikkat çekildi. İl Başkanı Cihat Gazi, yaptığı konuşmada bugün gelinen noktayı bir "çözüm" değil, aksine bir "çözülme ve yıkım" süreci olarak nitelendirdi. Türkiye Cumhuriyeti'nin terörle mücadelede en kararlı olması gereken bir dönemde, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) çatısı altında terör örgütü ile görüşme amacı taşıyan girişimlerin bulunulması ve bu kapsamda gerçekleştirildiği iddia edilen imralı ziyareti gibi temasların milletten gizlenmesi, parti yetkilileri tarafından vicdanlarda derin bir yara olarak tanımlandı. ​Zafer Partisi heyeti, bu sürecin milli birliği tesis etmek bir yana, Türkiye'nin üniter yapısını bozmayı hedefleyen tehlikeli bir proje olduğunu savundu. Kamuoyunun önüne ısıtılarak getirildiği belirtilen bu planın nihai hedeflerinin ise oldukça açık olduğu vurgulandı. Parti kaynaklarına göre bu hedefler; binlerce şehidin kanını elinde bulunduran terörist başı Abdullah Öcalan'a af yolunun açılması, Türkçe'nin yanında başka dillerin "resmi dil" statüsüne sokularak dil birliğinin parçalanması ve Türkiye'nin eyaletlere bölünerek federasyonlaşmaya götürülmesi olarak sıralandı. ​Devlet Ciddiyeti ve İmralı Ziyareti Eleştirisi ​Basın açıklamasının odak noktasını, devletin terörle mücadeledeki geleneksel duruşundan taviz verildiği iddiası oluşturdu. NewsTurk gibi kaynakların da mercek altına aldığı açıklamada, Türk devletinin tarih boyunca hiç bu kadar aciz bir duruma düşürülmediği savunuldu. 27 yıldır hapishanede tutulan ve etkisi kalmadığı belirtilen bir teröristten medet umulmasının devlet aklının iflası olduğu ifade edilirken, devleti yönetenlerin terörü bitiremedikleri gerekçesiyle bir "bebek katilinin" ayağına giderek yardım dilenmesi sert bir dille eleştirildi. ​Yapıldığı öne sürülen imralı ziyareti, Zafer Partisi tarafından Türk devletinin gücünü inkar etmek ve terör örgütünü meşrulaştırmak olarak yorumlandı. "Terörle müzakere edilmez, mücadele edilir" sloganının öne çıktığı açıklamada, bu görüşmelerin devlet teamüllerine, milli güvenlik anlayışına ve milletin talep ettiği şeffaflığa aykırı şekilde gizli yürütülmesinin kabul edilemez olduğu belirtildi. Özellikle terörle mücadele eden güvenlik güçlerinin ve kamu görevlilerinin fedakarlıkları ortadayken, bu tür pazarlıkların masaya yatırılmasının Türk milletinin iradesiyle alay etmek anlamına geldiği vurgulandı. ​Siyasi iktidarın ve ortağının geçmişteki söylemleri ile bugünkü eylemleri arasındaki derin uçurum da eleştirilerin hedefindeydi. Dün "Terörle pazarlık olmaz" diyenlerin bugün teröristlerle pazarlık masasında olduğu, "İmralı'nın kapısını kapattık" diyenlerin ise bugün imralı ziyareti gerçekleştirmek için adeta sıraya girdiği ifade edildi. "Bölücü odaklarla masaya oturmayız" diyen siyasilerin bugün masayı bizzat kurduklarını belirten Gazi, bu tutarsızlığın sadece siyasi bir çelişki değil, devletin itibarı ve milletin güvenliğiyle oynanması anlamına geldiğini söyledi. ​Öğretmenler Günü'nde Gizli Görüşme İddiası ​Açıklamada vicdanları yaralayan en önemli detaylardan biri, söz konusu gizli görüşmelerin tarihine ilişkindi. İddialara göre bu görüşmelerin 24 Kasım Öğretmenler Günü'nde yapılmış olması, tepkilerin dozunu artırdı. Zafer Partisi yetkilileri, bu topraklarda Aybike Yalçın, Necmettin Yılmaz, Fikret Can ve Neşe Alten gibi onlarca öğretmenin PKK tarafından şehit edildiğini hatırlattı. Onlarca gencecik öğretmenin vatanına hizmet ettiği için hedef alındığı bir coğrafyada, devletin şehit öğretmenlerine sahip çıkacağı bir günde onların katilleriyle pazarlık masasına oturmasının, milletin onuruna ve şehitlerin hatırasına ağır bir saygısızlık olduğu dile getirildi. ​Bilgi Kaynağı Olarak Terör Örgütü Ajansları ​Sürecin şeffaflıktan uzak yürütülmesi, basın açıklamasında bir diğer eleştiri konusu oldu. Zafer Partisi, aylardır "Kurdukları Terörsüz Türkiye Komisyonu'nda ne konuşulduğunu halktan saklıyorlar" uyarısında bulunduklarını hatırlattı. "Türk Milleti bilmiyor ama PKK her detayı biliyor" diyen parti yetkilileri, imralı ziyareti gerçekleştiren heyetin bilgisini devlet kurumlarından değil, terör örgütünün sözde haber ajanslarından öğrendiklerini belirtti. ​Ankara'daki yetkililerin görüşmeleri inkar ettiği bir ortamda, terör örgütünün ajansının görüşmeleri dakika dakika paylaştığına dikkat çekildi. Türk devletinin meclisinde kurulan bir komisyonun faaliyetlerini Türk milletinin bilmemesine rağmen Kandil'in biliyor olması, "Bu nasıl bir devlet ciddiyetidir?" sorusuyla eleştirildi. Ayrıca, görüşme tutanaklarının 10 yıl gizli kalacağı yönündeki açıklamalar da, "PKK'nın bildiğini Türk Milleti'nden gizlemek devlet sırrı değildir, ayıptır, ihanettir" sözleriyle protesto edildi. ​Zafer Partisi, Türk milletinin hiçbir ferdinin terörle yapılan gizli pazarlıkları kabul etmeyeceğini belirterek, TBMM'yi pazarlık masasının aracı haline getiren bu sürecin derhal durdurulması çağrısında bulundu. Açıklama, hiçbir siyasi çıkarın şehitlerin kanından değerli olmadığı ve ülkenin bir karış toprağının dahi pazarlık konusu yapılamayacağı vurgusuyla son buldu.

Harf Devrimi Gerçekleri ve "1 Gecede Cahil Kaldık" Yalanı Haber

Harf Devrimi Gerçekleri ve "1 Gecede Cahil Kaldık" Yalanı

Harf Devrimi Gerçekleri: Toplum Cahil mi Bırakıldı? ​1 Kasım 1928'de hayata geçirilen Harf Devrimi, Türkiye Cumhuriyeti'nin en çok tartışılan dönemeçlerinden biri olmaya devam ediyor. Devrime yönelik temel eleştirilerden biri, "milletin bir gecede cahil bırakıldığı" ve bin yıllık bir kültür mirasıyla bağların koparıldığı yönündeki popüler söylemdir. Ancak, Harf Devrimi Gerçekleri incelendiğinde, bu popüler anlatının tarihsel verilerle ne kadar örtüştüğü sorusu gündeme gelmektedir. Özellikle devrim öncesi okuryazarlık oranları, bu tartışmanın seyrini değiştirecek nitelikte görünmektedir. ​Osmanlı Nüfus Verileri ve Harf Devrimi Gerçekleri ​"Bir gecede cahil bırakılan okuryazar bir toplum" varsayımı, dönemin resmi istatistikleriyle çelişmektedir. Birkaç bağımsız haber kaynağında doğrulanan bilgilere göre, Harf Devrimi'nden hemen önce, 1927'de yapılan ilk resmi nüfus sayımı, toplumsal manzarayı net bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu verilere göre, Türkiye genelinde Arap harfleriyle okuma yazma bilenlerin oranı yalnızca %10.6 seviyesindeydi. Bu oranın kadın nüfusta %4.6'ya kadar gerilediği raporlanmıştır. Bu durum, devrimin zaten büyük çoğunluğu okuma yazma bilmeyen bir toplumu hedef aldığını göstermektedir. Bazı çevrelerce tarihçi Kemal Karpat'a atfedilen yüksek okuryazarlık oranlarının ise, ilgili eserdeki verilerin kasıtlı olarak hatalı yorumlanmasından kaynaklandığı belirtilmektedir. ​Alfabe Yetersizliği: Teknik Açıdan Harf Devrimi Gerçekleri ​Devrimin teknik gerekçeleri de Harf Devrimi Gerçekleri arasında önemli bir yer tutar. Olgusal değerlendirmeler, Arap alfabesinin Türkçe'nin fonetik yapısını karşılamada yetersiz kaldığını göstermektedir. Sorun, Arap alfabesindeki harekelerin (sesli harf işaretleri: üstün, esre, ötre) basılı metinlerde (gazete, kitap, dergi) neredeyse hiç kullanılmaması ve asıl sesli harfleri temsil eden üç ana harfin (ا, و, ي) birden fazla Türkçedeki sesi karşılamak zorunda kalmasından kaynaklanıyordu. ​Türkçe'de a, e, ı, i, o, ö, u, ü olmak üzere 8 ünlü harf bulunmaktadır. Buna karşılık Osmanlı alfabesinde bu sesleri vermek için temelde şu harfler kullanılırdı: ​Elif (ا): Genellikle 'a' sesi için.​He (ه): Genellikle 'e' sesi için (bazen 'a').​Ya (ي): 'i' ve 'ı' sesleri için.​Waw (و): 'o', 'ö', 'u' ve 'ü' sesleri için. ​Bu durum, özellikle "Waw" ve "Ya" harflerinde ciddi belirsizliklere yol açıyordu. ​"Waw" (و) Harfinin Yükü: Bu harf tek başına dört farklı sesi (o, ö, u, ü) karşılamak zorundaydı. Bu durum, aynı şekilde yazılan kelimelerin tamamen farklı anlamlara gelmesine neden oluyordu. Örneğin, كول (Kef - Waw - Lam) harfleriyle yazılan bir kelime, metnin bağlamına göre okuyucu tarafından çözülmek zorundaydı: ​Göl (Ö sesi)​Gül (Ü sesi)​Kol (O sesi)​Kül (Ü sesi) ​Bu dört farklı kelime de basılı metinlerde genellikle farksız olarak yazılırdı. ​"Ya" (ي) Harfinin Yükü: Benzer şekilde, bu harf hem 'ı' hem de 'i' sesini temsil ederdi. Her ne kadar "Kır" (قير) ve "Kir" (كير) gibi kelimelerde kalın (Qaf) ve ince (Kef) 'K' sesleri bir ayrım sağlasa da, bu ayrımın olmadığı harflerde belirsizlik sürerdi. ​Harekelerin Kullanılmaması: En temel sorunlardan biri de 'a' ve 'e' gibi sesleri belirten harekelerin matbu metinlerde olmamasıydı. Örneğin, سر (Sin - Re) kelimesi bağlama göre "sır" (gizli) veya "ser" (baş) olarak okunabilirdi. Aynı şekilde ال (Elif - Lam) kelimesi "al" (kırmızı) veya "el" (organ) anlamına gelebilirdi. ​Raporların ortak görüşü, bu fonetik uyumsuzluğun okuma ve yazma eğitimini son derece zorlu hale getirdiğini ve okuryazarlığın yaygınlaşmasının önünde ciddi bir teknik engel oluşturduğunu göstermektedir. Okuma-yazma bilen bir kişi, metni okurken sürekli olarak cümlenin bağlamına göre "Bu kelime 'göl' mü 'gül' mü?" diye zihinsel bir çaba sarf etmek zorundaydı. Bu durum, okumayı yeni öğrenenler için muazzam bir engel teşkil ediyordu. ​Harf Devriminin Çok Yönlü Hedefleri Nelerdi? ​Harf Devrimi, sadece bir alfabe değişikliğinden öte, çok yönlü stratejik hedeflere sahipti. Birincil amaç, öğrenimi daha kolay olan Latin esaslı yeni Türk alfabesiyle okuryazarlığı toplumun geneline yaymak ve kapsamlı bir eğitim seferberliğini mümkün kılmaktı. Nitekim, devrim sonrasında kurulan Millet Mektepleri aracılığıyla milyonlarca vatandaşa kısa sürede eğitim verilmiş ve okuryazarlık oranlarında tarihsel bir sıçrama başarılmıştır. İkinci olarak, çağdaş Batı dünyasıyla bilimsel, kültürel ve teknolojik entegrasyonun hızlandırılması amaçlanmıştır. Dönemin yönetim kadrolarının da belirttiği gibi, bu değişim aynı zamanda kültürel yönelimi Doğu medyeniyetinden Batı medeniyetine çeviren yeni bir ulus kimliği inşa etme projesinin stratejik bir parçası olarak tasarlanmıştır. YARIN : "Vahdettin Gönderdi" Miti ve Samsun'a Çıkışın Gerçek Amacı

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.