>G-T1PWPZ8J68
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Adalet

NEWSTURK - Adalet haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Adalet haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

MHP Lideri Devlet Bahçeli: Gerekirse İmralı'ya giderim Haber

MHP Lideri Devlet Bahçeli: Gerekirse İmralı'ya giderim

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TBMM Grup Toplantısı'nda şehit olan 20 askerin anısını yaşatmak üzere isimlerini tek tek okudu ve onları rahmetle andı. Bahçeli, terörden arındırılmış bir Türkiye'nin önemini vurgulayarak, süreçte geri adım atmayacağını belirtti. Öne çıkan ifadesiyle, "Komisyon karar alamazsa, üç arkadaşımı alıp kendi imkanlarımızla İmralı'ya giderim" dedi. Bahçeli, CHP-İmamoğlu iddianamesini ise 'yüzyılın soygunu' diye değerlendirdi. ANKARA (İGFA) - MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda hem duygusal hem de kararlı bir konuşma gerçekleştirdi. Gürcistan'da 11 Kasım'da düşen C-130 uçağında şehit olan askerlerin isimlerini tek tek anarak başladığı konuşmasında Bahçeli, sosyal medyada "uçak düşürüldü" şeklindeki iddialara tepki gösterdi. "Bu acı günümüzde dedikodulara alet olanlar utanmalıdır" diyen Bahçeli, kara kutu incelemesi ve kaza raporunun beklenmesini önerdi. “TERÖRSÜZ TÜRKİYE”YE TAM DESTEK VE REST Bahçeli, terörden arınmış bir Türkiye'nin çağımızın en büyük fırsatı olduğunu ifade ederek, "İmralı'ya heyet gidip gitmeyeceği konusu kapanmalı. Süreci doğrudan muhatapla görüşmeden nasıl netice alınacak?" dedi. "TBMM'deki komisyon karar veremezse ve herkes görmezden gelirse, açıkça söylüyorum; yanımda üç arkadaşımı alır ve kendi imkanlarımızla İmralı'ya giderim, bunu gözlerini kırpmadan söylerim" açıklamasını yaptı. Milletvekillerine, "İmralı'ya gitmeme izin verir misiniz?" diye soran Bahçeli'ye salondan güçlü bir "evet" yanıtı alkışlarla geldi. https://twitter.com/MHP_Bilgi/status/1990684986698313767 CHP-İMAMOĞLU İDDİANAMESİNE SERT TEPKİ Diğer yandan, 3 bin 741 sayfalık iddianameyi "yüzyılın soygunu" olarak nitelendiren Bahçeli, "Atatürk'ün CHP'si, mafyavari bir yapıya bürünmüş ve devletin mali kaynaklarıyla finanse edilmiştir. Emeklilerin, çiftçilerin, işçilerin parası CHP'nin kasalarındadır. Bu bir hırsızlıktır!" dedi. Yargılama sürecinin derhal sonuçlandırılmasını ve tüm duruşmaların canlı yayınlanmasını talep eden Bahçeli, "Geciken adalet, adalet sayılmaz" ifadesini kullandı. Ekonomiyi yalnızca sayılarla ölçmenin yetersiz olduğunu, adalet, paylaşım ve ahlak olmadan ekonomik kalkınma sağlanamayacağını söyleyen Bahçeli, enflasyonun düşeceğini ve yaşam maliyetlerinin azalacağını belirtti ancak "yolsuzluk sorunu çözülmeden kalıcı bir çözüm olamayacak" diye ekledi. Bahçeli, dünyada yetersiz beslenen insan sayısı yüksekken obezite sorununun var olmasına da Allah'ın düzeni eleştirisi getirdi. Bahçeli, konuşmasını Oğuz Kağan'ın "Birlik olursanız yıkılmazsınız" sözüyle sonlandırdı.

Kira komisyonunu artık ev sahibi ödesin Haber

Kira komisyonunu artık ev sahibi ödesin

Fahiş kira artışları ve yüksek emlak vergilerine ilişkin yasa tasarısı üzerinde, kiracıların rahatlamasını sağlamak amacıyla önemli bir düzenleme eklenmesi bekleniyor. ANKARA (İGFA) - TBMM'nin gündem maddelerinden biri olması beklenen yasa tasarısında, yüksek kira artışları ve emlak vergilerine dair düzenlemeler bulunuyor. Kiracılar, özellikle enflasyon nedeniyle ağır bir yük oluşturan emlakçı hizmet bedelinin (komisyonun) tamamen ev sahibi tarafından karşılanması için milletvekillerine bir çağrı yaptı. Kiracılar tarafından yazılan ve kamuoyunca ilgi gören mektupta şu cümleler yer aldı: "Komisyon, kira sürecindeki en önemli maliyet kalemlerinden biri. Taşınma giderleri, depozito ve peşin kira ile birleştiğinde kiracılar için ağır bir "dörtlü yük" teşkil ediyor. Hizmet talep edenin mal sahibi olmasından dolayı, komisyonun yalnızca ev sahibi tarafından ödenmesi gerektiği vurgulanıyor. Komisyonun kiracıya yüklenmesi, piyasada yapay fiyat artışlarına neden olduğu gibi, kiracıları baskılar ve yüksek zamlarla karşı karşıya bırakıyor. Mektupta, kanun ile komisyonun mal sahibinden alınmasının zorunlu hale getirilmesi öneriliyor. Bu şekilde kiracılar üzerindeki haksız mali yük ortadan kalkacak, emlakçıların fiyat belirleme gücü sınırlanacak ve kira piyasasında daha adil bir denge sağlanacak." Kiracılar, milletvekillerine yönelik "Milyonlarca kiracının karşılaştığı bu sorunu çözecek gücünüz ve sorumluluğunuz var. Umudumuz, bu düzenlemeyi Meclis gündemine taşıma cesaretini ve kararlılığını göstermenizdir." ifadelerini kullandı. Yasa tasarısına eklenecek bu düzenleme ile, kiracıların mali yükleri hafifleyecek ve konut piyasasında adalet sağlanması hedeflenecek.

Mansur Yavaş'tan iddianameye tepki: 'Adalet yerini bulacak' Haber

Mansur Yavaş'tan iddianameye tepki: 'Adalet yerini bulacak'

Mansur Yavaş'tan İddianameye Tepki: 'Duruşmalar Canlı Yayınlansın' ​Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) personeline yönelik hazırlandığı belirtilen iddianame hakkında sosyal medya hesabı üzerinden bir açıklama yaptı. Mansur Yavaş'tan iddianameye tepki olarak gelen paylaşımda, sürecin şeffaf yürütülmesi için çağrı yapıldı. Yavaş, "bazı belediyecilik faaliyetlerinin suç unsuru sayıldığı" bir iddianameyle ilk kez karşılaştığını belirtti. ​'Belediyecilik Faaliyetlerinin Suç Sayıldığına İlk Kez Rastlıyorum' ​Mansur Yavaş, paylaşımında kişisel tecrübelerine atıfta bulunarak, "Şahsen pek çok dava dosyası gördüm ama bazı belediyecilik faaliyetlerinin suç unsuru sayıldığı bir iddianameye ilk kez rastlıyorum" ifadelerini kullandı. Bu sözler, iddianamenin içeriğine yönelik doğrudan bir eleştiri olarak dikkat çekti. ​Mansur Yavaş'tan İddianameye Tepki ve Canlı Yayın Talebi ​Yavaş, yargılama sürecinde şeffaflığın esas olması gerektiğini belirterek, "Bence en kestirme cevabı halk versin ve duruşmalar canlı yayınlansın" dedi. Bu çağrı, kamuoyunun süreci doğrudan takip edebilmesi talebini içeriyor. Mansur Yavaş'tan iddianameye tepki olarak öne çıkan bu talep, yargılamanın aleniyeti ilkesine vurgu yaptı. ​'Hukukun Görevi Siyasi Rekabetin Aracı Olmak Değil' ​Açıklamasında hukukun işlevine de değinen Yavaş, adaletin siyasi tartışmalardan bağımsız olması gerektiğini belirtti. "Hukukun görevi, siyasi rekabetin aracı olmak değil, adaleti sağlamaktır" diyen Yavaş, yargının tarafsızlığına dikkat çekti. ​'Adalet Yerini Bulacaktır' ​Mansur Yavaş, sürecin sonunda adaletin tecelli edeceğine olan inancını da paylaştı. "İnanıyoruz ki er ya da geç gerçek ortaya çıkacak, adalet yerini bulacaktır" sözleriyle, hukuki sürece olan nihai beklentisini dile getirdi. ​İBB Personeline Destek Mesajı ​Paylaşımının son bölümünde ise Yavaş, yargı süreciyle karşı karşıya olan İBB personeline destek mesajı gönderdi. "Arkadaşlarımızın, adil bir yargılama sürecinin ardından, başları dik bir şekilde görevlerine döneceklerine yürekten inanıyoruz" diyerek sözlerini tamamladı.

Minguzzi davası: 4 sanığa verilen ceza netleşti Haber

Minguzzi davası: 4 sanığa verilen ceza netleşti

Minguzzi davası bugün karar duruşmasıyla son aşamaya ulaştı. Minguzzi davası kapsamında görevli mahkeme, İstanbul Kadıköy’de 24 Ocak tarihinde işlenen ve 14 yaşındaki Mattia Ahmet Minguzzi’nin bıçaklı saldırı sonucu hayatını kaybettiği cinayetle ilgili sanıklar hakkında hükmünü açıkladı. Metin, savcının “indirim ve haksız tahrik indirimi uygulanmasın” yönündeki talebini dikkate aldı. Mahkeme kararında, iki sanığa en üst sınırdan 24 yıl hapis cezası verildiği belirtildi. Diğer sanıkların cezaları henüz kesinleşmiş şekilde kamuoyuna tam yansımamış durumda. Savcı duruşma öncesinde sanıklar için indirim ve haksız tahrik indirimi uygulanmaması yönünde görüş belirtmişti. Minguzzi Davasında Karar Detayları ve Hukuki Değerlendirme Karar duruşmasında hakimin, sanıkların suçun ağırlığı ve oluş biçimi, mağdurun yaşı, olay yerinin özellikleri gibi unsurları göz önünde bulundurduğu ifade edildi. Savcı talebi doğrultusunda, suçun çocuğa karşı işlenmesi nedeniyle özel bir hassasiyetle değerlendirildiği bildirildi. Maddi ve delil durumu açısından cezanın üst sınırdan verilmesi yönünde karar alındı. Ayrıca, mağdur ailesinin ve kamuoyunun uzun süredir “adalet sağlansın” talebiyle takip ettiği bu davada, indirim yönündeki taleplerin reddedilmesi mesaj niteliğinde bulundu. Süreç boyunca aile yakınları, davanın şeffaf yürütülmesi çağrısında bulunmuştu. Sonuç olarak, Minguzzi davası karar duruşmasıyla büyük ölçüde tamamlanmış görünmekle birlikte, temyiz ya da bir üst mahkeme aşaması olabileceği belirtiliyor. Kamuoyu ve hukuk çevreleri, benzer olayların ardından verilen cezanın önceki uygulamalarla nasıl karşılaştırılacağını yakından izleyecek.

CHP Bursa İl Kongresi’nde birlik mesajları Haber

CHP Bursa İl Kongresi’nde birlik mesajları

CHP Bursa İl Başkanlığı, 39. Olağan genel kurulunu yoğun katılımla gerçekleştirdi. Bursa İl Başkanı Nihat Yeşiltaş, ülkenin karanlık günler yaşadığını belirtirken, CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır ise iktidara sert eleştiriler yöneltti. Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Bozbey, CHP'nin demokrasiye olan inancını vurguladı. Adiviye ELBAŞ - gazeteabc / BURSA (İGFA) - Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Bursa İl Teşkilatı, 39. Olağan Bursa İl Kongresi'ni büyük bir katılımla gerçekleştirdi. Gerçekleştirilen kongreye Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, Bursa CHP’li Belediye Başkanları ve CHP teşkilatı tarafından yoğun katılım gösterildi. ÜLKEMİZ EN KARANLIK EN UTANÇ VERİCİ GÜNLERİNİ YAŞIYOR Gerçekleştirilen kongrede konuşma yapan CHP Bursa İl Başkanı Nihat Yeşiltaş şunları kaydetti: “Mahalle seçimleri ve ilçe kongrelerimiz ile başlayan süreç, bugün İl kongremiz ile devam ediyor. İlkongremizin ardından gerçekleştireceğimiz kurultayımızla birlikte, parti içi demokrasi sürecini tamamlamış olacağız. Cumhuriyet Halk Partisi, her zaman olduğu gibi, kendi tarihine yakışır bir demokrasi sürecinin içinden geçerken, halkın gözünde meşruluğunu çoktan yitirmiş olan bir azınlık iktidarı, bu ülkeye, demokrasi tarihimizin; en kirli, en karanlık, en utanç verici günlerini yaşatıyor. Toplumu ikna edemeyen, ilk seçimde iktidardan gideceğini anlamış olan bu tükenmiş iktidar; ele geçirdiği devlet imkanları ile ayakta kalabileceğini düşünerek, aylardır partimize ve yol arkadaşlarımıza saldırıyor. Bugün, tek suçu ranta geçit vermemek olan yoldaşlarımız içeridedir. Seçim kampanyası yapabilmek için eşinin altınlarını satan, evi olmadığı için halasının sıvası dökülen evinde oturan belediye başkanlarımız içeridedir. Babasının temizlik işçisi olduğu belediyeye başkan olan ve halkın bağrına bastığı yoldaşlarımız, onurlu bürokratlar, sanatçılar, gazeteciler, milletvekilleri ve siyasetçiler içeridedir. Tek suçu ilk seçimi kazanacak olmak olan, yarının Cumhurbaşkanı Ekrem İmamoğlu, rejimin hapishanesi Silivri’de esirdir. Çünkü bu düzen, kendinden olmayanı yok etmek isteyen düzendir! Bu düzen, anasütü kadar helal bir diplomanın, bir kişinin isteği üzerine iptal edildiği, ama sahte diplomalı kişilerin devlet kadrolarında cirit attığı, torbacıların sahte imza ile narkotikte müdür yardımcısı olduğu düzendir! Bu düzen, “Ekrem İmamoğlu bütün suçlardan beraat etmeli” şerhini koyan hakimi sürgün eden düzendir. Kongremizden, bu düzene boyun eğmeyen tüm yoldaşlarımıza, Silivri’de, Bursa’da, Buca’da, Afyon’da, Kandıra’da, Çorlu’da, Bolu’da, onurunu satılığa çıkarmadığı için, içeride esir tutulan tüm yoldaşlarımıza bin selam olsun! Selam olsun halkın umuduna, selam olsun Ekrem İmamoğlu’na. Gezi onurumuzdur diyen, Bursa’dan, milyonlarca insanın yükünü omuzlayan Gezi tutsaklarına bin selam olsun. EN AŞAĞILIK KUMPAS OLAN ERGENEKON SİLİVRİ’DE BAŞLADI Önceden verilmiş soruları sormayı, kendi gururuna yedirebilen uçak gazetecilerine inat, halkın gazetecisi olan, kalemini satmadığı için zindanlarda esir tutulan onurlu gazetecilere selam olsun ve yarın 20 Ekim, Bugün Silivri büyük bir kumpasın tarihini yazıyor, ancak bundan 17 yıl önce, dünya tarihinin gördüğü en aşağılık kumpaslardan biri olan Ergenekon Davası Silivri’de başlamıştı. Davanın sonunda böyle bir örgüt yokmuş dendi ama,dava boyunca nice hayatlar söndü. Cezaevinde kanser olmasına rağmen tahliye edilmeyen Kuddusi Okkır’ı,nYaşadıklarını gururuna yediremediği için intihar eden Yarbay Ali Tatar’ı, ömrünü; yoksullara, çocuklara, gençlere, Türkiye’nin çağdaş bir ülke olmasına adayan, Cumhuriyet anıtı Türkan Saylan’ı, ve dava boyunca hayatları çalınan tüm Cumhuriyetçileri, Atatürkçüleri ve yurtseverleri saygıyla anıyorum. Onlara sözümüz olsun. Bizler laik Türkiye Cumhuriyet’ini sonsuza kadar yaşatacağız. Onların mücadelesini yerde bırakmayacağız! Değerli mücadele arkadaşlarım, En büyük mahareti rant yaratmak olan AKP’nin, bunca yıl iktidarda kalmasının sebeplerinden biri belediyelerin maddi kaynaklarıydı. Yıllarca belediye kaynaklarını belli kişi ve gruplara aktararak kendilerine bağımlı çıkar grupları yarattılar. Ancak 31 Mart’ta, Cumhuriyet Halk Partisi’nin tarihi zaferi sonucunda, kurdukları rant düzeni ve kimyaları tamamen bozuldu.Cumhuriyet Halk Partisi’nin halkla buluştuğunu görünce paniğe kapıldılar. Önce tasarruf tedbirleri genelgesi ile belediyelerimizin elini ayağını bağlamaya çalıştılar. Sonra kendi yaptıkları vergi ve sigorta borçlarını Cumhuriyet Halk Partili belediyelerden tahsil ettiler. İller bankasından gelen paralara el koydular. Kamu bankalarından kredi vermediler. Yetmedi, zaten büyük borçlarla devrettikleri belediyelerimize türlü cezalar keserek bizleri zor durumda bırakmaya çalıştılar. Ancak tüm bunlara rağmen, Cumhuriyet Halk Partisi’ni durduramadıklarını görünce, siyasallaştırdıkları yargıyı devreye sokarak bizlere saldırmaya başladılar. Belediye başkanlarımızı, bürokratları, parti yöneticilerimizi zindanlara atıp, partimize kayyum atamaya çalıştılar. İl başkanlıklarımıza 5000 polisle girip, elinde altıoklubayrakla, kendini partinin kapısına siper eden 70 yaşındaki yoldaşlarımızı joplayıp, yüzlerine biber gazı sıkıp, üstlerine basıp parti binamızı esir almaya kalktılar. Yoldaşlarım, tarihimiz; saraylarda yaşayanlarla, yoksul bırakılmış halkımızın tarihidir. İşte bugün tekrar böyle bir tarihi karşılaşmanın içerisindeyiz. Bugün bizlere “Eğer sarayın önünde eğilirseniz bu zulme son veririz” diyorlar. Bunu söyleyenler şunu bilsinler, bu partinin yolu, diz çöküp saray sofrasına oturan Hızır Paşaların değil, “dönen dönsün ben dönmezem yolumdan” diyen Banazlı Koca Haydarların, Pir Sultan'ların yoludur. Bu parti, memleketi İngiliz’e teslim etmiş sarayın idam fermanını yırtıp atan, milletin bağrında hürriyet mücadelesi veren Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisidir. Biz tarihimiz boyunca saraylara karşı mücadele verdik. Bugün yine aynı mücadeleyi veririz! Ne yaparlarsa yapsınlar bizi bitiremezler! Biz ekilir ekin geliriz. Ezilir un geliriz. Bir gider bin geliriz. Bize diz çöktüremezler Bize boyun eğdiremezler. Cumhuriyet Halk Partisi halktır. Halkı yıkamazlar". ŞİMŞEK PROGRAMI YÜZÜNDEN SERVET TRANSFERİ YAŞANIYOR Yoldaşlarım, Büyük şair Atilla İlhan, Türkiye için, sabırlı, bağrı yanık insanların memleketi diyor. Ancak bugün Türkiye, hala bağrı yanık, ama sabrı kalmamış insanların memleketidir. Halkımız bir taraftan derin yoksulluk, bir taraftan derin adaletsizlik altında adeta inim inim inliyor. Türkiye gelir adaletsizliğinde Avrupa’da birinci sırada, dünyada ilk 10 içerisinde. Bir tarafta günde 12 saat çalışan, açlık sınırının altındaki maaşıyla yaşam mücadelesi veren, sadece mahalle arasındaki zincir marketten alabildiği ucuz ve sağlıksız gıdaları yiyebilen, kronik hastalıklarla mücadele edip erken ölen on milyonlarca insan var. Diğer tarafta hiçbir emek vermeden, şatafat içinde yaşayan bir avuç azınlık var. Şimşek programı yüzünden eşi benzeri görülmemiş bir servet transferi gerçekleşiyor. Halkın vergileri halka geri dönmesi gerekirken, bugün saray etrafında öbeklenen sermaye gruplarına aktarılıyor. İşte bu düzenin sahipleri çıkıp, hiç çekinmeden, “bizler garip gurebanın partisiyiz” diyebiliyor. Buradan açıkça şunu söylemek isterim: işçiye 26 bin lirayı, emekliye 16 bin lirayı reva göreceksiniz, verginin yüzde 89’unu garibandan, yüzde 11’ini zenginden alacaksınız, sonra o verginin yüzde 22’sini yoksulun cebinden alıp, faiz adı altında zenginin cebine koyacaksınız, Geçilmeyen köprüler, gidilmeyen hastaneler, uçulmayan havalimanlarıyla halkı soyup, çevrenizdekileri zengin edeceksiniz, zenginle gariban ne zaman karşı karşıya gelse zenginden yana olacaksınız, sonra çıkıp diyeceksiniz ki , “Biz garip gurebanın partisiyiz” Ya, sizin garip gureba bıraktığınız bu halkın partisinin adı Cumhuriyet Halk Partisi. Bugün bu halk için, 12 metrekarelik zindanlarda direniyor. Türkiye’nin her tarafında;yoksulun boğazından geçecek lokmayı, kalacağı yurdu, evladına vereceği mamayı düşünüyor. Halk onun için Cumhuriyet Halk Partisini bekliyor! Halkın çocukları bizi bekliyor! Bizler de bu onurlu halk için mücadele ediyoruz! Emin olun bu mücadelenin sonunda rantçılar gidecek halkçılar kazanacak. Göreve geldiğimizden beri iktidara karşı büyük bir mücadele veriyoruz. Verdiğimiz bu mücadele yüzünden yoğun bir saldırı altındayız. Bana bir taraftan AKP’nin trollerisaldırıyor. Bir taraftan parti içinde pozisyonunu kaybeden ya da kaybetme korkusu yaşayanlar saldırıyor. Bu kişiler kimler biliyor musunuz? Bizler zemheri ayında, Bursa'nın dört bir yanında, dağ ilçelerinde, en ücra köylerde seçimleri kazanmak için mücadele verirken, sıcacık evlerinde oturup Cumhuriyet Halk Partisinin başarısızlığını bekleyenlerdir. Bizler 31 Mart gecesini düşünüp zafer hesapları yaparken, 1 Nisan sabahı için imza toplamanın hesaplarını yapanlardır. Bu kişiler, ekmeğini Cumhuriyet Halk Partisine ve Nihat Yeşiltaş'a saldırarak kazanan AKP trolleridir. Beni tanıyan tanır. 11 yaşından beri hem okuyup hem çalıştım. İmalathanelerde çalıştım. Komilik yaptım. Konfeksiyonlarda ütücülük yaptım. Geçmişimle onur duyuyorum, gurur duyuyorum. Bugün hala geçimimi emeğimle sağlıyorum. Nihat Yeşiltaş ne yapmışsa emeği ile yapmış bir emekçidir. Bu örgütte bir emekçiyi il başkanı yapmış örgüttür. İnsanların haysiyetlerine saldırarak geçimini sağlayan acizler bizi anlayamaz! Bizler emek hırsızlarından hesap sormak için mücadele ediyoruz! Bizler emeğin iktidarını kurmak için mücadele ediyoruz! Bizler halkın iktidarını kurmak için mücadele ediyoruz. ÇOCUKLARIMIZI MESEM ELİYLE OKULLARINDAN KOPARILIYOR İktidara geldiğimizde, halkımızın karşısına da emeği merkeze alan kamucu bir programla çıkacağız. Çünkü bugün piyasacı düzen, bütün dünyada iflasını vermiştir. Bu düzeni temsil eden iktidarların hepsi, baskıyla ve zorbalıkla iktidarını sürdürmeye çalışıyor. Sosyal devletin bitirildiği, zorunlu ihtiyaçların sermayenin insafına bırakıldığı, emeğin örgütsüzleştirildiği, halkın bin bir emekle var ettiği; fabrikaların, limanların ve madenlerin Amerikalı ve Kanadalı şirketlere peşkeş çekildiği, dağlarımızın, nehirlerimizin ve kıyılarımızın yağmalandığı bir ortamda, bizler kamuculuğu ön plana çıkararak, halkın yanında olduğumuzu göstermeliyiz. Çünkü, “Türkiye bir şirket gibi yönetilmeli” diyenler, bugün amacına ulaşmış ve bu ülkeyi şirkete dönüştürmüştür. Halkımız bu iktidarın gözünde yurttaş değil müşteridir. Aktif olarak çalışmayan herkes bugünün Türkiye’sinde yük sayılmaktadır. Onun için Türkiye, emekli olan ama emekli kalamayan insanların ülkesi. Emeklilerin yüzde 67’si, ya bir işte çalışıyor, ya da bir iş arıyor. Çocuklarımız MESEM eliyle okullarından koparılıp çalıştırılıyor. 75 yaşında inşaatta can veren insanlarımızın vebali, 14 yaşında atölyelerde can veren çocuklarımızın vebali işte bu düzenin boynunadır. Eğitim ve sağlık ticaretin konusu olmuştur. Yenidoğan çetelerinden- MR çetesine, türlü iğrençliklerin yaşanması bu sebeptendir. İktidara geldikleri ilk sene, “eğitimi tümüyle özelleştirmek istiyoruz” diyenler eğitimi bitirmiştir. Bugün eğitimin müfredatını gerici tarikatlar, eğitimin süresini sermaye sınıfı belirliyor. Laik ve bilimsel eğitim tasfiye edilirken, zorunlu eğitimin süresi, sermayenin çıkarı için kısaltılmak isteniyor. Bugün 15 yaşındaki çocuklarımızı okuldan koparıp patronlara ucuz işgücü yapmanın hesabı içindeler. Ancak; Çocukların değil patronların geleceğini düşünen, yoksul çocukların geleceğini, zenginlerin geleceğine tercih eden bu sistemin bakanı, her fırsatta partimize saldırıyor. Biz diyoruz ki, sahte diplomalı kişilerin öğretmen olarak atandığı bu düzende, atanamadığı için ailesinin yüzüne bakamayan, yaşadığı gecekonduda intihar ettiğinde, cebinden 6 lira çıkan Coğrafya Öğretmeni İbrahim'in ahını yerde bırakırsak bize yazıklar olsun. Yemin olsun bu sistemi de, bu sistemin bakanını da, ilk seçimde göndereceğiz ve Hasan Ali Yücel’in koltuğuna Cumhuriyet Halk Partili bir bakan oturtacağız. Eğitimi laikleştirip, fırsat eşitliğini yeniden büyüteceğiz! Parsel parsel satanları, mafyaları, çeteleri, holding haline gelmiş gerici tarikatları, dağımızı taşımızı suyumuzu madenlerimizi çalanları, Kanadalısını Amerikalısını, çerini, çöpünü bu memleketin bağrından söküp atacağız! Emperyalizm Filistin’de soykırım yaparken, meşruiyeti halktan değil Amerika’dan alanlar gidecek, ve bizler, insan onuruna yakışır, tam bağımsız bir ülkeyi hep birlikte kuracağız. TÜRKİYE’Yİ KARANLIKTAN KURTARMAK HEPİMİZİN SORUMLULUĞU Hiç kimse umutsuzluğa kapılmasın. İçinden geçtiğimiz bu süreç, aydınlık bir Türkiye’nin doğum sancılarıdır. Ancak bugün her zamankinden daha fazla birliğe ihtiyacımız var. Çünkü Türkiye’yi içerisinde bulunduğu karanlıktan çıkarmak hepimizin ortak sorumluluğu. İşte Bursa örgütü bunun bilincindedir. İnanın bugün Bursa örgütü olarak, birlik ve beraberlik dersi veriyoruz! Çünkü biliyoruz ki, Ulu Önder’in dediği gibi, “Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener”. Eminim ki bizler, yani Bursa örgütünün her bir üyesi, tıpkı yerel seçimlerdeki gibi, yoldaşının eksiğini bulmak yerine eksiğini kapatan, yoldaşı yere düştüğünde onu tutup kaldıran, yoldaşının soluğunu kesmek yerine onun soluğunu rüzgar eden dayanışmacı bir ruhla, ülkemizin beklediği ve hak ettiği büyük değişimi hep birlikte gerçekleştireceğiz. Buradan açıkça söylüyorum: bugün Cumhuriyet Halk Partisi Bursa örgütü, Türkiye’nin en diri, en cesur, en kararlı il örgütlerinden biridir. Kardeşlerim bakın, Bu güne kadar inanmadığım hiçbir şeyi sizlere söylemedim. Hatırlayın, bir önceki il başkanlığı seçimlerinde; partinin genel seçimlerden yenilgiyle çıktığı, insanların sandığa küstüğü, umudunu yitirme noktasına geldiği ve partiyle olan bağının zayıfladığı bir ortamda il başkanlığına aday olmuş ve bu ortama inat, 77 yerel seçimini işaret ederek, ben 47 yıl sonra Bursa’yı kazanmak için adayım demiştim. Çünkü bu örgütün birlik içinde olunca neleri başarabileceğini biliyordum. Bize gülenler, hayal kuruyorsun diyenler, Bırakın büyükşehiri, Nilüfer dışında hiçbir yeri kazanamazsınız diyenler oldu. Ama bir gün bile sizlerden, yoldaşlarımdan, bu yürekli örgütten şüphe etmedim. Hep birlikte inandık ve hep birlikte verdiğimiz kararlı mücadelenin sonunda Bursa örgütü olarak, çok partili siyasi hayata geçtikten sonraki en büyük başarımızı elde ettik. Bugün büyükşehirde elde ettiğimiz tarihi başarının yanında, Osmangazi’yi, Nilüfer’i, Mudanya’yı, Gemlik’i, Mustafakemalpaşa’yı Harmancık’ı… Bursa’da nüfusun büyük bölümü Cumhuriyet Halk Partili belediye başkanları tarafından yönetiliyor. Bizler, tarihin en zorlu döneminde belediye başkanlığı yapan tüm belediye başkanlarımızla gurur duyuyoruz, onur duyuyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi, bugün hem sahil ilçelerinde, hem dağ ilçelerinde, hem şehrin merkezinde, hem de ovalarında ve köylerindedir. Ancak Bugün daha büyük bir hedefi ortaya koymak için buradayım. Değerli yoldaşlarım. Ben bugün size bir söz daha vermek için karşınızdayım. Hepinize söz veriyorum! Önümüzdeki ilk genel seçimde 1946 yılından beri yapılmayanı yapıp, hep birlikte, Cumhuriyet Halk Partisi’ni genel seçimlerde Bursa'da 1. Parti yapacağız! Bursa tarihinde görülmemiş sayıda milletvekili çıkaracağız! Altıokluşanlı bayrağı bu kentin caddelerinde dalgalandıracağız. İktidar yürüyüşümüze, Bursa’dan en güçlü desteği verip, Genel Başkanımız Özgür Özel öncülüğünde, Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisini, Türkiye’de birinci parti yapacağız! Ve Çankaya’ya Ekrem İmamoğlu’nu getireceğiz! Hepinize söz veriyorum! Bu örgüt parti tarihine geçecek. Selam olsun Silivri Zindanlarına. Selam olsun Ekrem İmamoğlu’na. Selam olsun aydınlık yarınlarımıza. Yaşasın Cumhuriyet. Yaşasın Cumhuriyet Halk Partisi. Yaşasın Mustafa Kemal Atatürk. Herkesi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.” NAMUSLULAR NAMUSSUZLARDAN DAHA CESUR Kongreye katılım sağlayan CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır iktidara sert sözlerle yüklendi. Başarır, “Belediye başkanlarını sorguluyor. Sonra diyorlarki Can Holding'e de biz operasyon yapalım. Belediye başkanlarına delil olmadan darbe yapıyoruz. Kim bu Can Medya? Habertürk'ü aldı sormadın. Bilgi Üniversitesi'ni aldı sormadın işler karıştı. Sen Can Holding'e ceza davası değil, ortaklığın giderilmesi davası açıyorsun. Çünkü o senin paranı yiyor senin paranı çaldı. Bu yüzden bu ülkede yasamayı yürütmeyi yargıyı tekrar inşa edeceğiz. Başkanımız çok güzel bir söz verdi. İl kongresinde demişti. Bursayı alacağı. Aldık mı? Aldık. Tutuklansak da, gaz de yesek çatlasalar da patlasalar da aldık. İlk seçimde Türkiye’nin Cumhurbaşkanı şu an Silivri’de. Biz kazanacağız. Yeni bir düzen kuracağız. Bu siyasi mücadele ezelden beri ezen ve ezilenlerin, namuslulularla namussuzların mücadelesi. Ama artık herkes şunu bilsin. Bu ülkede namuslular namussuzlardan daha cesurlar.” dedi. Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı ve Marmara Belediyeler Birliği Başkanı Mustafa Bozbey ise yaptığı konuşmada şunları kaydetti: "Cumhuriyet Halk Partisi içinde farklı sesler farkı fikirler yaşamaktadır. Buna rağmen, günün sonunda tek bir hedef vardır: Halkın iktidarını gerçekleştirmek. Cumhuriyet Halk Partisi olarak iktidar bir partiyiz. Bu yolda ilerlemeye devam ediyoruz. Demokrasiye inancımızdan dolayı, parti içi demokrasiyi ve ülkedeki demokrasiyi yerleştirmek için çaba sarf ediyoruz. Tarih yine bize 1923'te kurtuluşu ve saygılı bir cumhuriyetin inşasını hatırlatıyor. 1940, İkinci Dünya Savaşı döneminde ülkemizde ikinci genel başkanımız bu görevi yerine getirmiştir. Yine 1950'de, çok farklı bir demokrasiye ülkemizi taşımıştır. Cumhuriyet Halk Partisi'ni demokrasi olarak inanıyorum. Cumhuriyetin geleneğine olan inancım tamdır. 1980'den sonra, 12 Eylül dönemi yine karşısında Cumhuriyet Halk Partisi durmuştur. 1990'lar boyunca insan haklarını savunduk ve cumhuriyetin kazanımlarını korumak için büyük bir çaba sarf ettik. 2000'lere geldiğimizde, karşılaştığımız zorluklar ve insanların talepleri, ülkemize demokrasi ve adaleti getirme sorumluluğumuzu artırdı. Tarihin bize yüklediği bu görevden kaçmamız mümkün değil. Onun için Cumhuriyet Halk Partililere bu konuyu çok iyi anlatmalıyız. Sorumluluğumuz çok büyüktür; gelecek nesillere, gençlerimize ve çocuklarımıza karşı kadınlara karşı sorumluluğumuz da büyüktür. Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye'nin birinci partisi olarak bu görevleri üstlenmeye hazırdır. Bu nedenle, iktidar yolu bize meşakkatli olacaktır. Biliyoruz ki, her şeyi hazırız. 2023'te gerçekleştirdiğimiz değişim kurultayının ardından gelen 31 Mart yerel seçimleri bize şunu göstermiştir: Cumhuriyet Halk Partisi değişirse, Türkiye değişecektir. Bu sözümüzü, halkla karşılık bulmuşuzdur ve Türkiye'de Cumhuriyet Halk Partisi'ni birinci parti yapacağız. Yarın su ile ilgili gerçekleri açıklayacağım. Bizler Bursalılara şeffaf ve adil bir yönetim söz verdik. Bu sözü uyguladıkça uygulamaya devam edeceğiz. Biz vatandaşın doğru bilgi sahibi olmasından yanayız. Yalanla iftira ile şantajın karşısındayız. Türkiyenin çoklu krizlerle sarsıldığı bir dönemde halkımız bursada yönetimi bize verdi. Halkınız büyük bir ekonomik buhranla karşı karşıya. Bursa’da inanılmaz bir derecede işsizlik arttı. Gençlerimiz gelecekten umutsuz. Ailelerimiz ise yorgun. Siyasi gerilim hayatın her alanına sirayet etmiş duru da. Biz bu koşullarda halkçı belediyecilik anlatılını savunmak için görece geldik. Geçmiş dönem yönetimin bıraktığı ağır borç yüküne rağmen biz hiçbir bahaneye sığınmadan kentimizi yönetiyoruz. Bizler bilimin ışığı da çözümler üretiyoruz. Bizler her alanda bir çok projeyi yönetiyoruz yönetmeye devam ediyoruz. Bunca yıldır bu kentte sorunların çözümüne yönelik hiçbir yapılmadı. Eğer yapılsaydı Bursa bugün susuzluk sorunlarını konuşmazdı. Bursada önceki yönetimler bursanın sorunlarını hiç umursamadılar hiç kulak asmadılar. Bu sorunlar 20-25 yıldır konuşuluyor. Meteoroloji biz 2050 yılındaki sıcaklığa 2025 yılında eriştik. Bilim insanları bunları konuştu. Niye dikkate alınmadı niye projeler yapılması. Uzun yıllardır geliyorum diyen kuraklığa ve diğer sorunlara hiçbir çözüm yolu belirlememişler. Arıtma tesisi özlüce köyüne 250 metre mesafesi var. Benim köyümün özlücenin kanalizasyonu hala ayvalıdereye akıyor. Yazıklar olsun. Bunlar gibi yüzlercesi var. Neyi konuşuyorlar. Neyle bizi suçluyorlar. Bunlara hakları yok. Sosyal medya hesaplarına bakın Nilüfer çayı temiz akacak. 155 kaçak deşarj tespit ettik. Daha da vardı. Biz soruyoruz. Bunları neden araştırmadımız yıllarca. Sizin neyi yönettiğinizden beri haberiniz yok. Bursada artık bursanın sorunlarını dert edinen bir yönetim var. Bilimin ışığında bursanın bursalıların sorunlarını çözüyoruz çözmeye devam diyoruz. Bu şehrin insanı yorgunluğa ve umutsuzluğa teslim olmaz. Bursanın potansiyelini tüketen eski yönetime rağmen biz potansiyele destek veren bir yönetim tapıyoruz. Bizler her kuruşun hesabını vererek çalışıyoruz. Bizim anlayışımızda belediyecilik insana dokunmak insanın dersini dert edinmektir. Biz bazıların karalama operasyonu gayet iyi biliyoruz. İftira ve şantajla güç kazanmaya çalışanlar hukuk önünde hesap verecektir. Bizim işimiz hizmet onların işi karalamaktır. Halkımızın desteği ve adaletin gücü ile bu oyunları bozacağız. İftiralara asla pabuç bırakmayacağız. Belediyelerimizi resmi sosyal kanallarını takip edin. Doğrulanmamış iddialar ile karşılaştığınız resmi açıklamaları bekleyin. Karalama kampanyalarının en büyük panzehiri dikkatli olmalıyız. Atatürk’ün Bursa nutkunda dile getirdiği o kararlılık hala bu şehrin sokaklarında yankılanmaktadır. İşte bugün gençlerin, kadınların ve emekçilerin doldurduğu bu salondayız. Bize düşen yapılacak olan ilk seçimde CHP’yi iktidar yapmaktır. Her alanda olmak yapacaklarımızı ve yaptıklarımızı anlat aktır. Bizim davamız makam değil, adalet, hürriyet ve cumhuriyet davasıdır. Birlik olmadan dirlik olmaz. Biz bu salonda birliğimizi ve kardeşliğimizi büyütmek ve bunu tüm Türkiye’ye göstermek için varız. Bugün Türkiye’nin en çok ihtiyacı olan şey umuttur. İnsalarımız umutsuzsa onların yüreğine ışık düşürmek bizim görevimiz. O umudu yeniden ayağa kaldırmak bizim sorumluluğumuzdur. Halk isterse her şey değişir. Genel başkanımız Özgür Özel’in önceliğinde biz bu ülkeyi halkın umudu ile kazanacağız. Cumhuriyet Halk Partisi halkın sesi emeğin ve özgürlüğün bayrağıdır. O bayrağı Özgür Özel’in kararlılığı ile Ekrem İmamoğlu’nun cesareti ve teşkilatımızın azmi ile tekrardan dalgalandıracağız" diye konuştu.

Gündemdeki fetva: Torpille kazanılan para helal mi? Haber

Gündemdeki fetva: Torpille kazanılan para helal mi?

Kamuoyundaki torpille kazanılan para helal mi tartışması, Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Dr. İdris Bozkurt'un Diyanet TV deki bir programındaki yorumlarıyla yeniden alevlendi. Dr. Bozkurt'un, liyakat ve hakkaniyet ilkelerini hiçe sayarak, kayırmacılıkla bir işe girilmesini "kul hakkı" ve "vebal" olarak nitelendirirken, bu yolla elde edilen maaşın ise "helal" olduğunu belirtmesi, sosyal ve ahlaki bir tartışmayı tetikledi. Bu açıklamalar, toplumun adalet duygusunu zedelediği ve nepotizmi meşrulaştırdığı yönünde yoğun eleştirilere neden oldu. Dr. İdris Bozkurt, söz konusu programda işe girme eylemi ile o işte çalışarak maaş alma eyleminin fıkhen ayrı değerlendirilmesi gerektiğini savundu. Konuşmasında, "O girme şekli hoş değil. Kimsenin tasvip edeceği bir şey değil. Kul hakkıdır, vebaldir, mesuliyeti vardır," diyerek kayırmacılığın dini ve ahlaki açıdan yanlışlığını vurguladı. Ancak, "Fakat girdikten sonra bir emek verdi, bir mesai harcadı ve onun karşılığında da bir kazanç elde etti. Onu ondan ayrı tutmak lazım. Elde edilen kazanç helaldir," ifadeleriyle, harcanan emeğin karşılığı olan kazancın meşru olduğunu dile getirdi. Bu ayrım, özellikle "kul hakkı" gibi temel bir ilkenin ihlal edilmesiyle başlayan bir sürecin sonucunun nasıl "helal" olabileceği konusunda kamuoyunda büyük bir soru işareti yarattı. Liyakat Tartışması Gölgesinde: Torpille Kazanılan Para Helal Mi? Dr. İdris Bozkurt’un bu yorumlarına karşı gelişen tepkilerin merkezinde, bir haksızlığın üzerine inşa edilen bir meşruiyetin olamayacağı fikri bulunmaktadır. Eleştirmenler, bir kişinin hak etmediği bir makama başka bir adayın hakkını gasp ederek oturmasının, o pozisyonda gerçekleştirilen tüm eylemleri ve dolayısıyla elde edilen maddi kazancı da temelden gayrimeşru kıldığını savunmaktadır. Bu bakış açısına göre, sürecin başlangıcındaki temel günah veya haksızlık, elde edilen "meyve"yi temiz ve helal kılmamaktadır. Bu tartışma, ilk ortaya çıktığı dönemde yaşanan bir bilgi kirliliği nedeniyle, açıklamaların sehven kurulun başka bir üyesine atfedilmesine de yol açmış, ancak görsel kanıtlar konuşmacının Dr. İdris Bozkurt olduğunu netleştirmiştir. Bu olay, liyakat ve adalet gibi kavramların toplumsal vicdandaki önemini bir kez daha ortaya koymuştur.

TÜSİAD Başkanları Hakkında Hapis Talebiyle Dava Açıldı Haber

TÜSİAD Başkanları Hakkında Hapis Talebiyle Dava Açıldı

TÜSİAD Başkanları Hakkında Açılan Davada Yargılama Başladı Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Orhan Turan ve Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Mehmet Ömer Arif Aras, haklarında hazırlanan iki ayrı iddianame kapsamında, toplamda 5 yıl 6 aya kadar hapis cezası istemiyle yargılanıyor. İstanbul 28. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın ilk duruşmasına, tutuksuz yargılanan sanıklar Orhan Turan ve Mehmet Ömer Arif Aras ile avukatları katıldı. “Suçlamalar düşünce özgürlüğü kapsamında” Duruşmada ilk savunmayı yapan Mehmet Ömer Arif Aras, kimlik tespiti sırasında aylık gelirinin 900 bin TL olduğunu beyan etti. Mahkeme huzuruna ilk kez çıktığını belirten Aras, “Bahsedilen suçlama delilsiz ve dayanaksızdır. 38 yıldır aynı kurumda çalışmama, adresim sabit olmasına rağmen polis eşliğinde zorla getirildim. Üzerine atılı suçlamalar düşünce özgürlüğü kapsamındadır,” dedi. Dernek tüzüğünün hukuka uygun şekilde hazırlandığını belirten Aras, “Yılda üç kez konuşma hakkım var. Yargılamaya konu edilen konuşmayı 12 Şubat’ta, başkanlık sıfatıyla gerçekleştirdim. Konuşmam, TÜSİAD tarafından hazırlanan öneriler kitapçıklarının bir özetidir. Liyakat ile hukuka duyulan güvenin artırılması gerektiğini vurguladım,” ifadelerini kullandı. “Ekonomi, hukuk ve politika birbiriyle ilişkilidir” Savunmasına devam eden Aras, “Rakamların oluş şekli, rakamlardan daha değerlidir. Hukuktan kastım vergi, gümrük, ticaret ve bankacılık tanımından ibaret değildir. Hukukun tanımına, kişilerin tanımına etki eden gerek sosyal, gerek yazılı kuralların öngörülebilir şekilde uygulandığı da dahildir,” dedi. “Ekonomi hukuk ile şekillenmektedir,” diyen Aras, açıklamasını şöyle sürdürdü: “Bu nedenle ekonomi alanında yapmış olduğum dava konusu konuşmada, hukuk ve politikadan ayrı düşünülemeyeceğini vurguladım. Bu yüzden bana, ‘Neden bu şekilde konuşma yaptın?’ sorusunun yöneltilmesi doğru değildir. İddianamede, konuşmalarımın önü ve arkası kesilerek suç işlendiği iddia ediliyor. Hukukun üstünlüğü ile ilgili konuşmalar, yabancı yatırımcılar nezdinde de önemlidir.” “Konuşmalarım, TÜSİAD’ın tavsiye ve tespitlerinden ibarettir” Aras’ın ardından savunmasını yapan TÜSİAD Başkanı Orhan Turan ise, “Makine Mühendisliği’nden mezun oldum. Eğitim hayatım boyunca devlet okullarında okudum ve hayatım boyunca faydalı olmaya çalıştım. Son üç yılda ihracat lideri oldum, yüzde 100 sermayeli, ülkenin en yüksek sermayeli bir şirketini kurdum,” ifadelerini kullandı. Görevinden ötürü gerçekleştirdiği konuşmalar nedeniyle yargılandığını ifade eden Turan, “Hiçbir şekilde gerçeğe aykırı bilgi vermedim. Toplumun bildiği bazı hususları objektif şekilde ve etkileriyle anlattım. Konuşmalarım, hukukun üstünlüğü ve ekonomik gelişmeye yönelik tavsiyeler içermektedir. Konuşmalarım suç unsuru taşımaz. TÜSİAD’ın tespit ve tavsiyelerinden ibarettir,” dedi. “Hukukun üstünlüğü ekonomik refah için gereklidir” Sanık Turan savunmasının devamında, “Halkın nezdinde önemli mevkilerde bulunan kişiler hakkında açılan bu tür soruşturmalar, ekonomi üzerinde olumsuz etki yaratmaktadır. Konuşmamda teknik hukuk söylemi yoktur. Derneğin tüzüğüne uygun olarak önerilerimi ve tecrübelerimi paylaştım,” dedi. “Konuşmamın amacı hukukun üstünlüğünün sağlanması ve ülke ekonomisinin bu yolla gelişmesidir. Hakkımdaki suçlamaları kabul etmiyorum. Hakkımda verilen yurt dışı çıkış yasağı iş hayatımı ve şirketimi olumsuz etkiliyor. Bu yasağın kaldırılmasını talep ediyorum,” şeklinde konuştu. Savcı mütalaasını sundu Duruşmada savcı, her iki sanığın “adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” ve “zincirleme şekilde halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçlarından cezalandırılmalarını talep etti. Mahkeme, her iki sanık hakkındaki yurt dışı çıkış yasaklarını kaldırarak duruşmayı 23 Eylül’e erteledi. Ne olmuştu? TÜSİAD Başkanı Orhan Turan ve Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Mehmet Ömer Arif Aras hakkında hazırlanan iddianamede, “şüphelilerin içeriğini bilmedikleri siyasi, hukuki, adli ve idari olaylar hakkında değerlendirme yaparak, ülkede hukuki güvenliğin bulunmadığı, halkın devlete güven duymadığı, bu nedenle toplumsal huzursuzluğun arttığı yönünde yanıltıcı ve dezenformasyon içeren bilgiler yaydıkları” öne sürülmüştü. İddianamede, her iki sanığın TÜSİAD’daki görevlerini ve konumlarını kullanarak bu açıklamaları yaptığı belirtilmişti. Savcılık, “zincirleme şekilde halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaymak” suçundan her bir sanık için 1 yıl 10 aydan 5 yıl 6 aya kadar hapis cezası talep etti. Ayrı bir iddianamede ise her iki isim hakkında “adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” suçlaması yöneltilmiş, bu suçtan da 50 günden az olmamak üzere adli para cezası istenmişti. Her iki dosya, içerik bağlantısı nedeniyle birleştirilerek tek dosyada birleştirilmişti.

Zafer Partisi teşkilatlarından basın açıklaması Haber

Zafer Partisi teşkilatlarından basın açıklaması

Zafer Partisi teşkilatları tüm Türkiye'de eş zamanlı olarak Ümit Özdağ'a yapılan adaletsizliklerle ilgili basın açıklaması yaptı. Yapılan basın açıklaması şöyle; Değerli Yurttaşlarım, Kıymetli basın mensupları, Zafer Partisi Genel Başkanımız Prof. Dr. Sayın Ümit ÖZDAĞ’ın esaretinin 86’ncı gününde Adalet Bakanlığının önündeyiz! Ümit ÖZDAĞ; - Yanında 3 resmi polis memuru varken “operasyon” ile gözaltına alındı. - İlaçlarını almasına izin verilmeden apar-topar İstanbul’a kaçırıldı. - Ve FETÖ dönemini anımsatan bir şekilde “suç uydurulup” tutuklandı. Ardından, dokuz sayfa ama içi boş bir iddianame için 78 gün geçti… Şimdi ilk duruşmaya kadar “144 gün” demir parmaklıklar arkasında rehinsin deyip, tutukluluğu adeta cezaya dönüştürüyor, Ve Düşman Ceza hukuku uyguluyorlar… Değerli Yurttaşlarım, Sayın Ümit ÖZDAĞ niçin esir alındı? ÖZDAĞ, 22 Ekim’de başlayan yeni Açılımla; - Öcalan teröristinin salıverilmesinin, - Meclis’e gelip konuşabilmesinin, - PKK teröristlerine af çıkarılmasının, - Ve yeni bir anayasa ile devletimizi etnik temelde bölme girişimlerinin önündeki en ciddi engel olduğu için esir alındı. ÖZDAĞ, kahraman gazilerimiz ve şehitlerimizin aziz hatırasına sahip çıktığı için esir alındı, ÖZDAĞ, Sakarya ve Dumlupınar’da atalarımızın kanıyla kurulan cumhuriyetimizin, kirli siyasi hesaplara alet edilmesine ve Emperyalizme peşkeş çekilmesine karşı çıktığı için esir alındı, Bu nedenle onun esareti; - Milletine sadakat ve devletine hizmettir! - Onun tutsaklığı; milli üniter laik devletin sigortasıdır, - Onun mahpusluğu; Atatürk Çizgisinde Türk Milliyetçiliğine vurulan pranga, Türklük onur ve şerefine yapılan bir suikast ve Türk devletine yapılan bir baskındır! Bu nedenle, onun Silivri’deki mevcudiyeti; - Hem Türk devleti ve Türk milletine bağlılığın bir nişanesi, - Hem de kahraman gazilerimize minnet, aziz şehitlerimize saygı duruşudur! Sevgili Yurttaşlarım, Ümit ÖZDAĞ’ı hukuksuzca tutuklayanlar, onu susturacağını, memleket mücadelesinin “SON KALESİ”, Zafer Partisinin dağılacağını zannettiler. Oysa Zafer Partisi, Türk halkının artan güç ve desteğiyle, artık daha güçlü, daha azimli ve memleket mücadelesinde daha kararlıdır. İşte burada, Adalet Bakanlığı önünde, halkımızdan aldığımız güçle ilan ediyoruz: - Memleketi teröre teslim etmeyeceğiz, - Öcalan’ın gelip Gazi Meclisimizi kirletmesine izin vermeyeceğiz, - Etnik kimlikli, mezhep inançlı diye bölünmek yerine Bilim, Birlik ve Barış diyeceğiz, Bilinmeli ki; hepimiz birer Ziya GÖKALP, Yusuf AKÇURA, Dündar TAŞER ve nihayet her birimiz birer Ümit ÖZDAĞ’ız. Hepimiz Mustafa Kemal’in Askerleriyiz! Gücümüzü şanlı tarihimizden, Türklük kültür, bilinç ve şerefinden ve damarlarımızdaki asil kandan alıyoruz. BURADA, SAKIN SİZDEN ADALET DİLENDİĞİMİZİ SANMAYIN! Adalet hakkımızdır! Buraya daha büyük bir azim ve inançla mücadeleye yemin ettiğimizi haykırmak için geldik. Gür sesimiz, karanlık sarayların köhne odalarına ve en tenha köşelerine kadar gidecektir. Ve yine bilinmeli ki; Zafer Büyük Türk Milletinin olacaktır. Bizi öldürmeden susturamazsınız! NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.